karın
Türkiye Türkçesi – Tatarca Sözlük (Ganiyev, 1998)
karın
и. корсак, эч, карын
Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü (Ercilasun, 1991)
karın
Türkiye Türkçesi: karın
Azerbaycan Türkçesi: garın
Başkurt Türkçesi: karın korhak
Kazak Türkçesi: karın askazan
Kırgız Türkçesi: karın aş kazan
Özbek Türkçesi: kàrin
Tatar Türkçesi: karın korsak
Türkmen Türkçesi: garın
Uygur Türkçesi: ḳerin
Rusça: jivót utróba çrevo
Kırgızca – Türkiye Türkçesi Sözlüğü (Yudahin)
karın
1. karın, mide, kursak; kardı (bazan:karını) karnı; deni-kardıñ soobu?: sıhhatın nasıl? afiyette misin?; karında urğan: yola geleceği umulmıyan aptal; bite karın: cimri; 2. tulum (yağ muhafaza etme kabı olarak kullanılan inek yahut koyun karnı); bir karın may: bir tulum yağ.
Karaçay-Malkarca – Türkiye Türkçesi Sözlüğü (Nevruz, 1991)
karın
karın, batın, işkembe, göbek, iç. Anasının ~ınında: anasının karnında, bir ~dan çıkğanla: bir batından çıkanlar, ~ cav: göbek yağı, açdan ~ı içine kuruğandı: açlıkdan karnı sırtına yapışmış, aç ~ña: aç karnına, koynu ~ı: koyunun işkembesi, ~ bok: işkembe pisliği, beş ~lı üydegi: beş karınlı ev, beş boğazlı aile, ~ etmek: karnı büyümek, göbek bağlamak, gebeliği belirmeye başlamak, ~ asıramak: karnını geçindirmek, karnını beslemek, kobuznu ~ı cırtılğandı: armonikanın körüğü yırtılmış, anı ~ bardı: o gebe, ~ı burmak: karnı buruntu yapmak, karnı ağrımak (mec), canı istemek, anı ~ı bursa bu işni tındırır edi: onun canı isteseydi bu işi görürdü, ~ avruv: karın ağrısı, bahane (mec), anı ~ avruvun bileme: onun karın ağrısını (bahanesini) biliyorum, ~ calçı: boğaz tokluğuna çalışan kimse, ~ calğa işlemek: boğaz tokluğuna çalışmak, ~ın tökmek: içini boşaltmak, deşarj olmak, karnıñı tök da tınçay: içini dök de rahatla, ol ~ etdirse da cav etdirmez (d): o göbek yaptırsa da yağ yaptırmaz, o yardım etse de hora geçirtmez anlamına, ~ım burup kusarım keledi: karnım buruntu yapıyor, kusacağım geliyor, ~ı amannı künü aman (as): karnı doymayanın her günü berbat, açgözlünün günü gün değil, karnı amanña kazan asdırma, kolu amanña ot cakdırma (as.): aç gözlüye yemek yaptırma, çolak elliye ateş yaktırma, Karnıñ avrusa avzuñu tıy-Közüñ avrusa koluñu tıy (as.): karnın ağrırsa ağzını tut-Gözün ağrırsa elini tut, karın karınña da kuruldaydı (d): karın karına karşı gurultu yaparmış, ~ kuru bolsa cürek uru bolur (d): karın boş olursa yürek de çukur olur, mide boşsa yürek de durgun olur anlamına, karnıñ toyğunçu aşa da beliñ talğınzı işle (d): karnın doyana kadar ye, belin tutulana kadar çalış, karnıñ tok kayğıñ cok (d): karnın tok kaygın yok, tuzsuz aşım kaygısız başım, aç karınnı tok bilmez-avruğannı sav bilmez (as.): karnı aç olanı tok anlamaz, hasta olanı sağlıklı olan anlamaz.
Dîvânü Lugâti’t-Türk Dizini (TDK)
karın
karın.I, 32, 171, 226, 324, 403, 486, 514; II. 201, 202, 288, 315, 337;III,222, 244, 286. 289, 439