trouble
In'gilische—Türkche Lughet (FreeDict, 2017)
trouble /tˈɪlə/
1. zahmet, sıkıntı, üzgü, üzüntü, ıstırap, dert, keder, belâ
2. sıkıntılı şey, mesele
3. rahatsızlık, hastalık. (ask.) for trouble. bela aramak, bela satın almak. digestive troubles sindirim bozukluğu, hazlmsızlık. get into trouble belaya çatmak, başı belaya girmek. in trouble başı belada
4. (k. dili) evlenmeden gebe kalmış. take trouble zahmete katlanmak, zahmet etmek: dikkat etmek. Trouble in the neighboring country closed the border. Komşu memlekette çıkan karışıklık sınırın kapanmasına sebep oldu. trouble spot sıkıntı veren yer, sık sık arızalanan kısım. What' the trouble? Ne var? Derdin ne? Mesele nedir?
In'gilische—Türkche Lughet (FreeDict, 2017)
trouble /tˈɪl/
1. rahatsız etmek, tedirgin etmek, zahmet vermek, canını sıkmak
2. karıştırmak, altüst etmek, bulandırmak: sıkmak: başını ağrıtmak, eziyet vermek
3. zahmet etmek
4. üstünde durmak, dikkat etmek
5. üzülmek, te1aş1anmak. Don't trouble yourself. Zahmete girmeyin. feel (veya) be troubled üzülmek, merak etmek. Her deafness troubles her. Sağırlığı canını sıkıyor. May I trouble you for the salt? Tuzu verebilir misiniz ? Sorry to trouble you. Size zahmet verdiğim için özür dilerim. Size zahmet oldu. The principal can't be troubled with a11 the petty problems. Müdür ufak tefek meselelerle meşgul olamaz.
In'gilische—Türkche Lughet (Anonim)
trouble
üzmek
telaşlandırmak
sıkmak
rahatsız etmek
zahmet vermek
zahmet etmek
acı çektirmek
acı vermek
müşkül
zorluk
güçlük
zor durum
tehlike
dert
bela
zahmet
(sosyal/siyasal) düzensizlik
ızdırap
üzüntü
sıkıntı
sorun
kötü taraf
yanlış
rahatsızlık
hastalık