turklehceleri.org

old

İngilizce—Türkçe Sözlük (FreeDict, 2017)

old /nˈɔɪsʌm/

1. eski, ihtiyar, yaşlı
2. aşınmış, eskimiş
3. köhne
4. tecrübeli, meleke sahibi, pişkin
5. modası geçmiş
6. (k.dili) çok
7. harika
8. (k.dili) sevgili (dost)
9. eski zamanlar. old age ihtiyarlık, yaşlılık. old clothes man eskici. the old country göçmenin eski vatanı. old fash ioned bir çeşit kokteyl. old fogy eski kafalı kimse. Old Glory A.B.D'nin bayrağı. old gold (mat.) altın rengi, donuk sarı. old hand tecrübeli kimse, usta kimse. old hat A.B.D, (argo) modası geçmiş. old lady (argo) anne
10. karı. old maid evlenmemiş yaşlı kız
11. (k.dili) fazla titiz kimse. old man (argo) koca
12. sözü geçen kimse
13. babacan kimse
14. bizimki. old man of the sea yapışkan adam, püsküllü bela. Old Nick şeytan. old salt tecrübeli denizci. old style eski usul
15. Rumi takvime göre Old Testament Kitabı Mukaddeste Eski Ahit, Tevrat. Old World eski dünya (Avrupa, Asya ve Afrika) any old thing ne olursa olsun, herhangi bir şey. old wives'tale batıl itikat
16. kuşaktan kuşağa geçen hikâye. good old times eski demler, geçmiş hoş zamanlar. grow old yaşlanmak, ihtiyarlamak
17. eskimek. the old yaşlılar, ihtiyarlar. the old school eski terbiye. young and old herkes. The baby has had his first birthday: he is a year old. Bebek bir yaşını kutladı
18. şimdi bir yaşında (yani iki yaşına bastı) He is ten years old On bir yaşında. On bir yaşını sürmekte. On yaşında. (In Turkish there is this ambiguity in describing a person' age) olden eski eski zamana ait, eski. oldish yaşlıca, oldukça yaşlı
19. eskice. oldness ihtiyarlık
20. eskilik. oldster (k.dili) yaşlı adam.

İngilizce—Türkçe Sözlük (Anonim)

old

yaşlı
...yaşında
eski
eski
önceki
deneyimli
pişkin

Özbekçe—İngilizce Sözlük (Dirks, 2005)

old

front, fore, space in front. uyning ~i the front of a house; the space in front of a house. o'z ~iga on his own, of his own accord. [~iga bor- to go to see s.o. ~iga tush- to surpass, to exceed, to outstrip. ~ida in front of, in the presence of; compared to. mening ~imda in front of me; in my presence. vijdon ~ida out of shame, out of conscience.~idan before, in front of. ish(ga) boshlash ~idan before starting work. ~idan o't- to pass in front of, to pass before; to go see (for a advice). ~i-keti/~i-ketini/~i-orqasini o'yla- to consider thoroughly, to think about everything. ~i-ortiga qaramay recklessly, without thinking of the consequences. ~ini ol- to take preventive measures, to prevent, to head off. ko'z ~i in front of one's eyes. saylov ~i pre-election (time). til ~i tovushlari (ling.) dentals. egani ~ida, emagani ketida He's well off. He doesn't have any need for anybody. ~ tomon the front side. ~ qo'shimcha prefix (s. prefiks).


Son arananlar: