kuu
Kırgızca – Türkiye Türkçesi Sözlüğü (Yudahin)
kuu
ı, kurnaz, sokulgan, her yere burnunu sokan; çıçkaña kebek aldırbağan kuu: fareye kepek çaldırmayan kurnaz.
ıı, yahut ak kuu: kuğu kuşu; ala kuu yahut alağuu: bir çeşit güvercin: columbidae palumbus.
ııı, ak, beyaz ( köpek ve bazan da başka hayvanlar hakkında) ; soluk, soluk sarı; kuu ingen: beyaz dişi deve; kuu murut: ak bıyıklı; sakalı kuuday: sakalı büsbütün aktır; samandan sarı, çöptön kuu bolup ketti: benzi uçtu (korkudan, hiddetten hastalıktan benzi soldu).
ıv, 1. kuru, kurumuş; kuu söök: kuru kemik; kuu karağay: kabuğu iğneleri dökülmüş köknar ağacı; kuu tezek: kurumuş at tezeği; kuu kuuray bk. kuuray; kuu talaa: büsbütün ıssız çöl (ki orada ot ta bulunmaz, hayvanlar da bulunmaz) ; kuu şıyrak: kuru bacak, ince bacak; kuu turmuş: mel’un hayat, sefalet hayatı; kuu baş yahut kuubaş: 1) kurumuş kafatası; 2) çocuksuz ihtiyar, ihtiyar ve kimsesiz adam; kuu baş bolçu ciğitke tuubas katın coluğat ats.: çocuksuz kalmak mukadder olan delikanlıya kısır karı rastgelir; düynödön kuu baş örttü: hayatını çocuksuz geçirdi; kanattın kuusu: kanatların kurumuş kemikleri; kuu kulak: sövüp-saymakla yola gelmiyen kimse ( her türlü nâhoş şeyleri işitmeye alışık olan kulak), vurdum duymaz; kuu tüz: ıssız ova; kuu kötön bk. kötön 2; kuu çiren bk. çiren ı; 2. felce uğramış meflüç; kuu dalı 1) meflüç kürek kemiği; 2) mec. kart kız: 3. kav.
! v, yahut kuu- kuu! falco laniarus denilen doğanı çağırma nidası.
Kırgızca – Türkiye Türkçesi Sözlüğü (Yudahin)
kuu-
vıı, 1. kovalamak, takip etmek, kovmak; kaytıp kuu-: geleneği yerine kovmak; kuup cet-; kovalayıp yetişmek; tukum (yahut söök) kuup ketti: akrabasına çekmiş; tukum kuuğan ooru: irsî hastalık; ata colun kuu-: baba yolundan yürümek; kuuru cok: zarureti yok; kun kuu bk. kun ı; 2.ilkah etmek; dişiye aşmak (başlıca çatal tırnaklı hayvanlar hakkında).