Kalın
Türkiye Türkçesi – Arı Duru Türkçe Sözlüğü (Kuleli, 2013)
kalın
[Köken: Yerel] (Çap): Yoğun, (En): Kalın
Türkiye Türkçesi – Tatarca Sözlük (Ganiyev, 1998)
kalın
I с. 1) калын; 2) юан ◊ kalın kafalı аңгыра
kalınи. калым
Arı Duru Türkçe – Türkiye Türkçesi Sözlüğü (Kuleli)
kalın
1. Başlık (Evlilikte)
Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü (Ercilasun, 1991)
kalın
Türkiye Türkçesi: kalın
Azerbaycan Türkçesi: galın
Başkurt Türkçesi: yıvan kalın
Kazak Türkçesi: kalıŋ juvan
Kırgız Türkçesi: cōn kalıŋ
Özbek Türkçesi: yoğàn ḳalın
Tatar Türkçesi: yuan kalın
Türkmen Türkçesi: galıŋ
Uygur Türkçesi: ḳelin semiz
Rusça: tolstıy
Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü (Ercilasun, 1991)
kalın
Türkiye Türkçesi: kalın
Azerbaycan Türkçesi: başlıg
Başkurt Türkçesi: kalım
Kazak Türkçesi: kalıŋ mal
Kırgız Türkçesi: kalıŋ
Özbek Türkçesi: kalın
Tatar Türkçesi: kalım
Türkmen Türkçesi: galıŋ
Uygur Türkçesi: kalın
Rusça: kalım
Kırgızca – Türkiye Türkçesi Sözlüğü (Yudahin)
kalın-
1. kalmak; eskerilbey kalın basın: hatırlanmadan kalınmasın; hatırda bulunsun; 2. metrûk kalmak.
Karaçay-Malkarca – Türkiye Türkçesi Sözlüğü (Nevruz, 1991)
kalın
kalın, koyu, sıkı, gür, sıkkesif, yoğun, kuvvetli, şişman. ~ çaçlı kız: gür saçlı kız, ~ kağıt: kalın kâğıt, hurcunu ~: cebi kalın, ~ adam: şişman adam, ~ kaña: kalın tahta, ~ kar cavdu: kalın kar yağdı, ~ tüşmek: sık düşmek, kalın düşmek, urluk ~ tüşgendi: tohum sık düşmüş, ~ caş: kuvvetli genç.
Dîvânü Lugâti’t-Türk Dizini (TDK)
kalın
kalabalık, çok, sürü, kalın, kesif, yıgarlı olan her nesne· I, 149, 371, 404, 424, 487; III, 216