tık
Türkiye Türkchisi – Tatarche Lughet (Ganiyev, 1998)
tık
иярт. тык (төртелү тавышы)
Qirghizche – Türkiye Türkchisi Lughiti (Yudahin)
tık
I: tık ele turup kaldı: şıp diye duruverdi; tık tık etken = tıkıldağan (bk. tıkılda-) ; tık-tık cötöl- : kesik kesik öksürmek.
II. tıkmak, tıkamak, sokmak.
Qarachay-Malqarche – Türkiye Türkchisi Lughiti (Nevruz, 1991)
tık
dolgun, dolu, tık, sıkı, gergin, tıknaz, sağlam yapılı. ~ boçha: dolu bohça, dolu cüzdan, ~ maşok: ağzına kadar dolmuş çuval, ~ tıklama: ağzına kadar dolu, üynü içi ~ tıklama adamdan toludu: evin içi ağzına kadar insanla dolu, ~ bolmak: gergin olmak, dar gelmek; arzu etmek, palton biraz ~ boldu: palto biraz dar geldi, ızına keterge bek ~ boldu: geri dönmeyi çok arzu etti, geri dönmeye çok iştahlandı, ~ adam: dolgun adam, tıknaz adam, ~ kiyinñendi: sıkı giyinmiş, çuruklarım ~ boladı: ayakkabılarım dar geliyor.