tayak
Qirghizche – Türkiye Türkchisi Lughiti (Yudahin)
tayak
1. değnek, baston asa; tayak ce- : dayak yemek dövülmek; tayak cegiz- : işi dayağa kadar götürmek; añgeme muzoo emizer muzoo tayak cegizer ats. : sohbet (lakırdıya dalmak) buzağıya anasını emmek imkânı verir, bu hal ise, senin dayak yemene sebep olabilir; kara tayak es. al. münevverler zümresi; 2. kapı çerçivesinin uzun (amudî duran) süvesi; bosoğo- tayak bk. bosoğo.
Qarachay-Malqarche – Türkiye Türkchisi Lughiti (Nevruz, 1991)
tayak
sopa, deynek, dayak. Guloç ~: baston, çum ~: kızılcık sopası, emen ~: meşe deyneği, buzov kakğan ~: inek sağma sırasında buzanın ön ayaklarına hafifçe vurarak onu memeden uzaklaştırmak için kullanılan yumuşak sopa, temir ~: demir sopası, señe ~ kerekdi: sana sopa lâzım, ururğa ~ın költürdü: vurmak için sopasını kaldırdı, ~ tiyirmek: sopayı dokundurmak, kün ~: güneş ışını, huzme, ~ cañur: sert yağmur, ~dan atlağısız (d): yere uzatılmış sopanın üzerinden atlayamayacak derecede halsiz, bitkin, ~ tübünde ösgendi: sopa altında büyümüş, ~ğı uzun meni türtedi, ayağı kir meñe sürtedi (d): sopası uzun bana dürtüyor, ayağı pis bende siliyor.
Türkiye Tillar Diwani (TDK)
tayak
dayak, dayangaç·I, 417; III, 166
Axir izdelgen sözler:
- arvadarası,
- otakçı,
- Abluka,
- gülbahar,
- Çolpan,
- kenen,
- üzerlik,
- soñku,
- görülmemiş,
- qoşa,
- saçybermek,
- barra,
- tadil,
- cumal,
- açıvlanñan,
- tirishmaq,
- tartalañda,
- şaldir,
- üvey,
- azımak,
- bürümək,
- tayak