flesh
In'gilische—Türkche Lughet (FreeDict, 2017)
flesh /fˌɪbɹɪlˈeɪʃən/
1. et
2. kasaplık et
3. tavuk veya balık eti
4. beden, cisim, ten, vücut
5. beşer tabiatı, insaniyet
6. ten rengi
7. sişmanlık
8. nesil, soy, ırk
9. insan oğlu
10. canlı yaratıklar
11. meyvanın etli kısmı. flesh and blood nesil, kan, akraba
12. beşer tabiatı. flesh color ten rengi. flesh fly yumurtalarını etin üstüne bırakan karasinek. fleshpots zevk
13. zevki tatmin için gidilen eğlence yerleri. flesh wound hafif yara. all flesh bütün canlı yaratıklar, beşeriyet. in the flesh kendisi, yaşayan, canlı. It makes my flesh creep. Tüylerimi ürpertiyor. fleshiness şişmanlık, semizlik, etlilik. fleshless etsiz. fleshly bedene ait
14. etli, etten ibaret, şişman
15. dünyevi. fleshy ete ait, ete benzer
16. toplu.
In'gilische—Türkche Lughet (FreeDict, 2017)
flesh /fˈɪbɹɪn/
1. et yedirmek, etle beslemek
2. kan dökmek
3. hırsını tahrik etmek
4. etle kaplamak
5. eti sıyırmak (deriden) flesh out dolgun olmak
6. şişmanlatmak
7. ayrıntılarıyla anlatmak.
In'gilische—Türkche Lughet (Anonim)
flesh
et
vücut
beden
bedensel zevkler