cal
In'gilische—Türkche Lughet (FreeDict, 2017)
cal /kˈeɪbə/
1. (kıs.) California.
Qirghizche – Türkiye Türkchisi Lughiti (Yudahin)
cal
I, yele; at calın tartıp min- : gençlik çağına ermek(oğlan kendi başına ata binebilecek çağa ermek) ; kök cal 1) boz yeleli ( kurt) ; 2) bahadır, cesur; 2. atı yele altındaki yağı (at gövdesinin lezzetli parçası sayılır) ; kazı kertip, caldı cep folk. : karın yağını keserek, yele altındaki yağı yiyerek; caya orduna cal bergen , may orduna bal bergen folk. : but eti yerine yele altı yağı, yağ yerine de bal veriyorlardı; calı barda calıngan- caman attın belgisi ats. : henüz yele altı yağı varken yalvarmak (merhamet dilenmek) kötü atın nişanesidir.
II. mükafat, iş ücreti, ayak teri; cal küçü: ücret mukabilinde tutulan işçi gücü.
III, cal- cal 1. bir melodinin adıdır; 2. olgun kız; dilber; 3. maa cal- cal karayt: o kadın bana aşık gözile bakıyor.
Qarachay-Malqarche – Türkiye Türkchisi Lughiti (Nevruz, 1991)
cal
1. bk. calka. 2. ücret, kira. ~ğa kirmek: ücretle işe girmek, ~ğa beriv: ücretle işe yerleştirme, koy ~: koyun güttürme ücreti, üynü ~ğa tuthan: evi kirayla tutan.