taş
Türkiye Türkçesi – Tatarca Sözlük (Ganiyev, 1998)
taş
и. төрле мәгъ. таш
Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü (Ercilasun, 1991)
taş
Türkiye Türkçesi: taş
Azerbaycan Türkçesi: daş
Başkurt Türkçesi: taş
Kazak Türkçesi: tas
Kırgız Türkçesi: taş
Özbek Türkçesi: tàş
Tatar Türkçesi: taş
Türkmen Türkçesi: dãş
Uygur Türkçesi: taşlanduk
Rusça: kamen'
Kırgızca – Türkiye Türkçesi Sözlüğü (Yudahin)
taş
1. taş; kök taş: kibrititi nuhas; göztaşı; aki taş: kireç, kireç taşı; ottuk taş: çakmak taşı; asıl taş: kıymetli taş, tabi renk taşıyan taş; taş köpüröö: taş köprü; tegirmen taş; değirmen taşı; sözünün tübündö taşı bar: sözünde bir düzmelik var, bir hile ile konuşuyor; tilegi taş kabat: umutlar kırılacak mukavemet görecek; oozuña taş; yahut taş kapkır. söv. : ağzına taş tıkansın; koluñan kara taş kelbeyt: hiçbir iş yapamaz, hiçbir işe kabiliyeti yoktur; akçası tursun. kara taşı da cok: parası nerede. kara taşı bile yok; tayakçan taş kılabı? : sopa ile müsellâh olan ne yapabilir? ; dañkı taş carğan: geniş şöhrete maliktir. şöhreti afakı tutmuş; dañkı taş carıp dubaña ketti: birçok milletler arasında meşhur oldu, tanında; cay taş (halk inanışı) : güya koyun işkembesinde bulunan ve yağmur yağdırma hassasına malik olan küçük taş; tam- taş bk. tam I ; taş öbök bk. öbök; dambır taş, bk. dambır taş kordo bk. kordo I ; taş salışmay: bir oyunun adıdır; taş, salışmay oynoşup folk. : taş salışmay oynoşup folk. : taş salışmay oynayıp; taş calak. bk. calak I; 2. çeki taşı; taşı öödö kulap turat mec. : işleri mükemmel gidiyor; 3. paytak, dama taşı, satranç taşı; 4. yumurtalık (anat.)
Karaçay-Malkarca – Türkiye Türkçesi Sözlüğü (Nevruz, 1991)
taş
taş. Soslan ~: granit taşı, kısır ~: masif taş, sert taş, cumuşak ~: yumuşak taş, suv ~: kaldırım taşı, yolun su-çamur olmasını önleyen taş anlamına, kol~: gülle gibi atılan taş, el taşı, buz~ bolmak: buz gibi donmak, ayaklarım buz~ boldula: ayaklarım buz gibi dondular, ~ töşev: taş döşeme, ~ üy: kârgir ev, ak~: kuvars, mermer ~: mermer taşı, baş ~: mezar taşı, mezarın başına konulan taş, tirmen ~: değirmen taşı, kabır ~: mezar taşı, sın~: mezar taşı, hırşı ~: bile taşı, çokurak ~: deniz kabuğu, dere zeminindeki çakıllar arasında bulunan kabuk, ~ dordan: taşlık (kuşlarda), ~ tük=~ gabu: taş yosunu, ~nı kıssa suvun çığarır zamanıdı (d): taşı sıkarsa suyunu çıkaracak zamanı, ~maka: kaplumbağa, ~ atıv: taş atma, ~ üsünde ~ koymazça: taş üstünde taş bırakmamışçasına, saña ~ cavsun: sana taş yağsın, ~ha karav: 40 tane taşçığı kullanarak fala bakma adeti, taş falına bakma, ~ carırlay sözle: taşı yaracak sözler, ~nı atabilmegen başına urur (as.): taşı atmasını bilmeyen kendi kafasına vurur, ~ bıla urğannı aş bıla ur (as.): taşla vuranı aşla vur, ~nı ~ha urğança söleşdi (d): taşı taşa vururcasına konuştu, ~ha karağan: taş falına bakan, ~ aythan kerti ese... (d): taş falının dediği doğru ise... , ~ha karağan burunñu mecus adetledendi: taş falına bakma, eski mecusi adetlerdendir.
Dîvânü Lugâti’t-Türk Dizini (TDK)
taş
dış, taşra, gurbet; geniş açıklık; yazı; yabancı yer·I, 91, 435;II, 74;III, 152