kün
Arı Duru Türkçe – Türkiye Türkçesi Sözlüğü (Kuleli)
kün
1. Cariye
Kırgızca – Türkiye Türkçesi Sözlüğü (Yudahin)
kün
1. güneş; kün çıktı, güneş doğdu; kün çığış: güneşin doğması, doğu , şark: kün çığa: güneş doğar- doğmaz; kün battı: güneş battı; kün tiye: güneş doğunca, sabah erkenden; kün batış: güneşin batışı, batı, garp; kün cak yahut kün cürüş murdu cayıldı: güneş nurunu saçtı; kün karama yahut kün bağış: ayçiçeği; künüñ tuudu: güneşin doğdu,sana gün doğdu ( rahat yaşayacaksın, bahtiyar olacaksın), talihin açıldı;kün es = = künös; 2. gün; eki kün : iki gün içinde; otuz künü: otuz gün zarfında; bul künü: bu günde ; künü bugüngö çeyin :bu güne kadar ;kündördün bir künündö: günün birinde ;künügö : hergün ; künü bugün ;bugün tam gün künü keçee : dün,tam dünkü gün ;bürsü kün = = bürsügünü ;künügö yahut kündö: hergün ;künün barıp ,künün kelet : bir gün içinde varıp gelir;künü- tünü bk. tün ;künü –tünü yahut kündür-tündür: gece –gündüz , geceli-gündüzlü ; cıyırma segizi künü : ayın 28 inde ;bugün ekinci ölgün künü: bugün ölümünün birinci yıl dönümüdür; cumuş künü: iş günü; emgek künü: emek günü; adam künü: insan günü ( bir gündelik) ; ögüntön (o + kün + tön ): o zamandan beri, o günden beri; kün öttü, iş büttü: gün geçti iş bitti ( işte o kadar! ) kün sura bk. sura; ayı – künü bk. tañ ı; attuu kün bk.attuu ı; 3. zaman, zamanlar, devir; künündö kürkürögön : zamanında gürlemişti (meşhur idi) ; kün sal-: vakıt zayi etmek; külükkö kün salğıça, baytalğa bak bersin ats.: koşu atı için vakıt zayi etmektense, kısrağa şans dilemeli ( yani yalnız koşu atiyle meşgul olmaktansa, bütün sürüye bakmak daha kârlıdır); kün saldır- yahut kün salğız: tâbi bir vaziyete koymak; sağa kün saldırıp ( yahut salğızıp) koydum: sana tabi bir duruma konulmuşum; anday bolboğan kündö: aksi takdirde; 4. hava durumu; kün açık: hava açıktır; kün caap turat: yağmur yağıyor; kün seldedi: yağmur bir parça dindi; 5. hayat; kün kör- : yaşamak , var olamak; öz kündörün özdörü körüp cürüştü: kendi geçineceklerini kendileri kazandılar, kimseye yük olmadılar; köröyün değen künüm bar: ben daha bu dünyada bir parça yaşamak istiyorum; mensiz körür künü cok: bensiz yaşayamıyor; kün körsöt- : yaşamak imkânı vermek; kün öt: yaşamak, gün geçirmek; kez kelgen cerde kön öttüm: rast gelen yerde gün geçirdim; çetimçilik künün öz başınan keçirgen: öksüzlük hayatı yaşadı; külö turğan kün barbı ? : gülmenin sırası mı? ; attın künün al kördü: attan o istifade etti ( attan zevkini aldı ).
Uygurca – Türkiye Türkçesi Sözlüğü (Kurban, 2016)
kün
Gün. Ish küni – Mesai günü. Dem élish küni – Dinlenme günü. Burna kün – Evvelki gün. Bügünki künde – Günümüzde. Bir küni – Bir günü. Künlerning biride veya künlerdin bir kün – Gelecekte. Bir kün bir tün – Bir gece gündüz. Bügün ayning qaysi küni? – Bu günün tarihi nedir? U az künning ichide kélidu – O birkaç gün içinde gelecek. Küni burun – Önceden. Kündüz küni – Gündüzün. Ming yashisam bir künche yoq – Bin yaşasam bir gün kadar yok. Kün sanap veya her küni – Her günü. Her künki – Her günkü. Kün patti – Güneş battı. Kün olturdi – Güneş battı. Kün chiqti – Güneş çıktı. Kün tutuldi – Güneş tutuldu. Kün ochuq – Hava açık. Éghir künler – Zor günler. Kün köchürmek – Geçinmek, yaşamak. Kün körmek – Geçinmek, yaşamak. U kün bermeydu – O rahatsız ediyor; O sığdırmıyor. Körgen küning qursun – Zavallı. Körgen künim mana shu – Geçimim iyi değil; İşte böyle geçiniyorum. Körgen küningni unutma – Geçmişini unutma. Körmigen künim qalmidi – Çekmediklerim kalmadı. Béshimgha kün chüshti – Zorluklar içinde kaldım. Dostning dostlighi béshinggha kün chüshkende bilinur – Dostun dostluğu zorluklar ile karşılaştığında bilinir. Künimiz yaman emes – Geçimimiz fena değil. Kün tertiwi – Günün yapılacak işlerinin sırası, gündem.
Sahaca—İngilizce Sözlük (Straughn, 2006)
kün
n. sun, day; künüs adv. by day; midday, afternoon; kün ortoto n. midday, noon; kün ıy n. time
Karaçay-Malkarca – Türkiye Türkçesi Sözlüğü (Nevruz, 1991)
kün
güneş, gün. Ertdenñi kün: sabahki güneş, ~nü közü körünñenley: güneşin ilk ışıkları görününce, ~ kaytıv: gün dönümü, cayğı ~ kaytıv: yaz gündönümü (21 Haziran), kışhı ~ kaytıv: kış gündönümü (21 Aralık), ~ kuşlukğa kelginçi: güneş tam tepeye gelinceye kadar (karaçaycada kuşluk vakti öğle vaktine tekabül eder), ~ carık: güneş ışığı, ~ tayakla: güneş huzmeleri, ~ tutuluv: güneş tutulması, ~ turuş: güneşe karşı, güneş alan yer, kün tiymek: güneş doğmak, ~ tiygenli sağat boldu: güneş doğalı bi saat oldu, ~batmak: güneş batmak, ~ batdı: güneş battı, sırtım ~de küygendi: sırtım güneşte yandı, ~ kızdırmak: güneş kızdırmak, ~ bek kızdıradı: güneş çok kızdırıyor, güneş çok ısıtıyor, ~ koşulmak: gün uzamak, ~ koşula tebredi: gün uzamaya başladı, ~ uzunña aylandı: gün uzadı, gün uzuna dördü, ~ kıshardı: gün kısaldı, ıyıknı ~leri: haftanın günleri: Başkün: Pazartesi, Gürge~: Salı, Baraz~: Çarşamba, Orta~: Perşembe, Bayrım ~: Cuma, Şabat~: Cumartesi, Iyıh~: Pazar, entda bir ~ ozdu: yine bir gün geçti, bir ~de etillik iş: bir günde yapılacak iş, kerek ~de tabılmaz: gerektiği gün bulunmaz, seni cavuña allay kün kelsin: senin düşmanına öylesi gün gelsin, ol ~oğuna: hemen o gün, talay ~den kellikdi: birkaç günden gelecek, kuvanç ~: mutlu gün, sevinç günü, cılav ~: acı gün, ağlanacak gün, ~de künügüz bılay bolsun (d): her gününüz böyle olsun, bulut ~: bulutlu gün, ~ türlendi: gün değişti, hava değişti, çuvak ~: yumuşak gün, ~ arivda barırğa kerekbiz: hava güzel iken gitmemiz lâzım, ~ ariv: güzel hava, ~ aman: kötü hava, ~ amanda kayrı barasa: kötü havada nereye gidiyorsun, ~ körgen adam: gün görmüş adam, bizge ~ tuvğandı: bize güneş doğdu, bize talih kapısı açıldı, ~ñe çıkmak: güneşe çıkmak, ~ aşırmak: gün geçirmek, gün uğurlamak, ~sayın: her gün, ~ çıkğan: doğu, güneşin doğduğu yön, ~ bathan: batı, güneşin battığı yön, ~nü birinde: günün birinde, endi ~ bizdedi (d): artık herşey bizim elimizde, kelir ~üm cokdu: gelecek vaktim yok, oynar ~üm cokdu: oynayacak vaktim yok, ~nü keç ettik: günü geçirdik, vakti geçirdik, ~~den igi bola baradı: gün günden daha iyiye gidiyor, her gün daha iyiye gidiyor, ~den ~ñe: günden güne, gün geçtikçe, ~nü ~ uzunu: bütün gün, gün boyu, ~ urmak: güneş çarpmak, ~nü hakına: günün hakkı için (paganlıktan kalma bir yemin şekli), keçene hakına: gecenin hakkı için (yemin), allay kün: öylesi gün, öylasi talih, maña allay ~ kayda: bana öylesi talih nerede, aman ~ kellik: kötü gün gelesice, kara ~ kellik: karanlık gün gelesice, Baş~ bıla boş~(d): başgünle boşgün, hafta sekiz pazar dokuz, Baş~ bıla boş~ sayın bılaydadı: her Allah’ın günü burada, hafta sekiz pazar dokuz burada, bir ~bir: günün birinde, bir ~ bir tübeşirbiz: günün birinde karşılaşırız, bir ~ kalıp bir ~: gün aşırı, bir gün ara ile, anı bir ~ü cay bir ~ü kış (d): onun bir günü yaz, bir günü kış, körüse ~üñü: gününü görürsün, kallay ~lege kaldık: nasıl günlere kaldık, tuvğan¹ ~: doğan güneş, tuvğan ~nü hakına: doğan güneşin hakkı için (yemin), tuvğan ~: doğum günü, anasından tuvğan ~ünden beri erinçekdi: anasından doğduğu günden beri tembeldir, ~nü da bardı kültümü (d): güneşin bile lekesi vardır, ~ körmegen: görgüsüz, güneş görmeyen, ~ körmegen ~ körse kündüz çırak candırır (as.): güneş görmeyen güneş görürse gündüzün mum yakarmış, kün kaytmay mal kaytmaz (d): gün dönmeden hayvan dönmez, gün dönmeden hayvanlar semirmez, ~ uzun ömür kısha (d): gün uzun ömür kısa.
Dîvânü Lugâti’t-Türk Dizini (TDK)
kün
gün, güneş, gündüz,I, 69, 70, 72, 82, 100 124, 165, 202, 245, 288, 320, 331, 340, 423, 515;II, 5, 9, 14, 97, 125, 128, 140, 143, 157, 163, 170, 172, 232, 293, 303, 304, 311, 313, 335; III, 52, 63, 77, 83, 86, 128, 167, 169, 182, 190, 247, 258, 267, 333, 3