ilinmek
Karaçay-Malkarca – Türkiye Türkçesi Sözlüğü (Nevruz, 1991)
ilinmek
1. İlişmek, takılmak, asılmak. 2. Tebelleş olmak, takılmak, takışmak, musallat olmak, uğraşmak. Etegi çüyge ilinñendi: eteği çiviye takılmış, közüm kamağa ilindi: gözüm kamaya ilişti, ırğakğa ilinñen cerinde turadı: çengele asıldığı yerde duruyor. 2. Brevge ~: başkasına tebelleş olmak, birbirine ~: birbirine musallat olmak, bizge ilinip turadı: bizimle takışıp duruyor.
(is.) 1. Düğüm, ilmik. Cipni uçuna ~ salığız: sicimin ucuna düğüm yapınız, ~ salınñan cerin belgilegiz: ilmik konulan yerini işaretleyiniz. 2. Bahane, vesile, pürüz. ~ etip kelmezge izleydi: bahane yapıp gelmek istemiyor, boş ~le: boş bahaneler. 3. Kanca, çengel. At cerni ~ge ilindir: at eyerini kancaya iliştir.4. Anormal, gayri tabii, yapay, zoraki. ~ kayğılanı koy: yapmacık telaşları bırak, ~ işle bıla küreşme: zoraki işlerle uğraşma.
Dîvânü Lugâti’t-Türk Dizini (TDK)
ilinmek
tutulmak, yakalanmak·I, 204, 205, 206;II, 288;III, 358 bkz> ılınmak