cılan
Kırgızca – Türkiye Türkçesi Sözlüğü (Yudahin)
cılan
yılan; cılan cıl: hayvan devri takviminde altıncı yılın adıdır; ak cılan : beyaz yılan; cöö cılan yahut cöölcan yahut , söölcan : yağmur böceği; kara çaar cılan: engerek yılanı; ok cılan : yılanların bir çeşidinin adıdır; çala öltürgön cılanday: ne et ne de balık ( harfiyen yarı öldürülmüş yılan gibi ) ; cılan ordosu: yılan yuvası , yılan ini : cılanday : yılan gibi mahir , çevik; cılkıga cılanday uul carayt ats. : at (gütmek) için yalnız çevik delikanlı yarar; cılan boor 1) kayış örmenin ayrıca bir şekli , 2) mec. : kamçı.
Karaçay-Malkarca – Türkiye Türkçesi Sözlüğü (Nevruz, 1991)
cılan
yılan. Bağırbaş ~: bakırbaşlı yılan, şugut ~: ev yılanı, suv ~: su yılanı, içegi ~: tenya, şerit, talğır ~: boz yılan, ala yılan, uv ~: zehirli yılan, anı ~ urğandı: onu yılan sokmuş, ~ ot: yılan zehiri, ~ cırmaz hans: yılan yaramayacak derecede gür ot, ~ könçek: kabuk, salyangoz kabuğu, (yılankavi kabuk anlamında), ~ kabından ciyirgenñença: yılanın (eski) kabuğundan iğrenmesi gibi (deyim), ~ña uv bergen keselekke: yılanı zehirleyen kertenkele (yeşilistan), ~nı başı kalayğa barsa, kuyruğu da alayğa barır: yılanın başı nereye giderse, kuyruğu da oraya gider (a.s.), ~dan korkğan cıcımdan ürker: yılandan korkan sicimden ürker (a.s.), ~nı terisi türlense da tili türlenmez: yılanın derisi değişse de dili değişmez (a.s.), ~nı teşigine koluñu salma: yılanın deliğine elini sokma (a.s.), ~nı başın ezgença: yılanın başını ezmiş gibi (deyim), ~ları çıkmak: (mec.) acele etmek, sabrı tükenmek, ~ içgen cılan: (mec.) hunhar, kan dökücü, gaddar.