coruk
Kırgızca – Türkiye Türkçesi Sözlüğü (Yudahin)
coruk
1. yürüme , yürüyüş; corugu tınç at : yürüyüşü rahat olan at; 2. hareket tarzı , gidişat; amel (iş); bul coruguñ koybosoñ , bir bala aga salasmğ folk. : bu gidişatından vazgeçmezsen , bir belâya çarparsın; kay coruk menen : ne tarzda , ne gibi yolla; kılık-coruk : bütün hareketlerin ve işlerin topu; gidi- şat , hareket tarzı; 3. zuhurat; fenomen; bu emine degen coruk? : bu nasıl bir tavır?; turmuştun tok-son coruguna moyun tozup : hayatın türlü değimlerine duçar olarak; coruk- cosun : eskiden kalma örf ve âdetlerin topu.
Karaçay-Malkarca – Türkiye Türkçesi Sözlüğü (Nevruz, 1991)
coruk
kaide, tarif, tanım, prensip, ilke, adab-ı muaşeret, muamele, işlem. Aytımnı ~u : (gram.) ifadenin (cümle kurmanın) kaidesi, kesin cürütüvnü ~ları: kendi kendini taşımanın prensipleri, üyleniv ~: evlenme muamelesi, ~nu saklağan kız: prensip sahibi kız, ~nu bilmegen: muaşeret bilmeyen, densiz, tüz şöleşivnü ~ları: doğru konuşmanın kaideleri, kıral ~la: devletin ilkeleri, ~ğa salıv: prensibe sokma, ~nu bozuv: prensibi bozma, ~ cokluk: kaidesizlik, kaide yokluğu, ~ğa sıyınmak: prensibe sığmak, kaideden dışarı çıkmamak, ~daça: kaidede olduğu gibi.