Kep
Kırgızca – Türkiye Türkçesi Sözlüğü (Yudahin)
kep
I, f. söz, kelime; konuşma; ciddi söz: kep ur- yahut kep uruş yahut kep sal-: sohbet etmek, çene çalmak; kep uruşup olturduk: kep ce-: söz dinlemek; başkasının sözüne hörmet etmek kep cebey ele aytışa beret: söylenen söze kulak asmadan boyuna münakaşa ediyor; kepke kel-: uyuşmak, nasihatlere kulak asmak, uysal almak; kep calgız anda emes: işin özü yalnız onda değil; ooz menen aytuu eş kep emes, kep kol menen birdey iştööçülüktö: yalnız lâfla olmaz; işle göstermek lâzımdır; kepten kep çıgıp: söz sözü çekerek; şıldıñdı koyup, kebiñdi ayt! : şakayı bırakıp, ciddî konuş!: al emi kep-keñeşte çok mec. onun lakırdısı bile yok: papucu dama atılmış.
II, şekil, giyim, libas, maske; üydün kebi cakşı: evin şekli iyi; kep cığaç: kunduracı kalıbı; bürküt kep yahut kep baştık: keçeden bir torbadır, ki onun içine yakalanan yırtıcı kuşu koyarlar; kep takıya, bk. : takıya; kep çaç: eleçek’in (bk) aşağı, yani baş üzerinekonulan kısmı.
Karaçay-Malkarca – Türkiye Türkçesi Sözlüğü (Nevruz, 1991)
kep
kalıp. Kurç kuyuvçu ~: ergimiş çeliğe şekil veren kalıp, çelik dökülen kalıp, ~lege uruv: kalıplara yerleştirme, kirpiç ~: kerpiç kalıbı, börk ~: takke kalıbı, şapka kalıbı, çuruk ~le: ayakkabı kalıpları, bir ~den çıkğança: bir kalıptan çıkmış gibi, ~ge salıv: kalıba koyma, ~ine cıymak: kalıbına koymak, haddini bildirmek, çıktığı yere sokmak.