turklehceleri.org

set

Turkish to Pure Turkish Dictionary (Kuleli, 2013)

set

[Köken: Arapça] Toğan, Tosma, Göterme, Böğet

Comparative Turkic Languages Dictionary (Ercilasun, 1991)

set

Türkiye Türkçesi: set
Azerbaycan Türkçesi: bänd sädd
Başkurt Türkçesi: öyöm tuprak öyömö
Kazak Türkçesi: bögev duval böget
Kırgız Türkçesi: cal tosmo kötörmö
Özbek Türkçesi: toğàn ğàv devàr
Tatar Türkçesi: öyim tufrak öyimi
Türkmen Türkçesi: bent
Uygur Türkçesi: kötärmä toğan
Rusça: stena val plotina

Explanatory Azerbaijani Dictionary (Orucovun, 2006)

set

is. [ing.] Voleybolda, tennisdə oyunun hissələri.

English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)

set /ʃwˈɑː/

1. duruş, oturuş
2. batma, batış, gurup
3. akıntı veya rüzgarın yönü
4. fide
5. testere dişlerinin çaprazlanması
6. meyil, eğilim temayül
7. mizanpli
8. tenis set
9. (briç) yenilgi. set square gönye. a dead set engel, mâni
10. av köpeğinin avı göstermesi.

English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)

set /sˈaɪəɹˌɛnɔɪd/

1. takım, grup, klik
2. seri
3. (tiyatro) dekor, stüdyo düzlüğü
4. sin set
5. televizyon veya radyo alıcısı
6. (mat.) dizi. a set of teeth diş takımı. dinner set sofra takımıi the fast set hızlı yaşayanlar grubu.

English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)

set /sˈaɪəmˌakɪ/

1. belirli, muayyen
2. ayarlanmış
3. adetlere uygun
4. yerleşmiş
5. aynı, basmakalıp
6. verilmiş
7. değişmez
8. hazır
9. düzenli, muntazam.

English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)

set /sˈaɪətˌɪk/

1. (set, ting) koymak, yerleştirmek
2. batmak, kaybolmak
3. kuluçkaya yatırmak, kuluçka makinasına koymak
4. pekiştirmek
5. dondurmak, katılaştırmak
6. kurmak, ayarlamak
7. hazırlamak
8. doğrultmak, kırık veya çıkığını yerine oturtmak
9. yön vermek
10. kakma işi yapmak
11. bahse girişmek
12. (saç) sarmak, mizanpli yapmak
13. (müz.) bestelemek
14. tayin etmek
15. donatmak, tanzim etmek
16. bulup yerini göstermek (av köpeği)
17. (matb.) dizmek, tertip etmek
18. dikmek (fidan)
19. pekişmek, katılaşmak, donmak
20. yönelmek. set about başlamak, girişmek, koyulmak, teşebbüs etmek. set afloat yüzdürmek. set against mukayese etmek, tartmak
21. kışkırtmak, aleyhine çevirmek. set apart bir kenara ayırmak, ayrı koymak
22. ayırmak, tahsis etmek. set a price on someone' head aranılan bir kimsenin kellesine fiyat biçmek. set aside bir tarafa koymak
23. lağvetmek, feshetmek, iptal etmek
24. kenara bırakmak. set at ease yatıştırmak, teskin etmek, rahatlatmak, sıkıntısını gidermek. set at large serbest bırakmak. set at naught hiçe saymak. set at work işe başlatmak. set back geri bırakmak, geri almak, ilerlemesini engellemek. set back on one' heels şaşkına çevirmek. set before önüne koymak, göstermek, anlatmak, arzetmek. set bread hamura maya katmak ve dinlendirmek. set by bir kenara koymak, ilerisi için saklamak. set by the ears boğuşmak. set down indirmek, yere koymak
25. yazmak, kaydetmek
26. alçaltmak, kibrini kırmak. set eyes on görmek
27. göz koymak. set fire to tutuşturmak, ateşe vermek. set foot in (bir yere) ayak basmak. set forth zikretmek, beyan etmek, meydana koymak, ileri sürmek
28. yola koyulmak. set forward ileri koymak, ilerletmek. set free serbest bırakmak, salıvermek. set in başlamak
29. sahile doğru esmek, sahile doğru ilerlemek (met) set in order sıraya koymak, düzeltmek. set loose başıboş bırakmak, serbest bırakmak, salıvermek. set off ayrı koymak
30. etkilemek
31. yola çıkmak
32. fitillemek
33. belirginleştirmek, süslemek. set on saldırtmak
34. üzerine koymak. set on edge kamaştırmak (diş)
35. sinirlendirmek. set on end dikmek, dikine koymak. set on fire tutuşturmak, ateşe vermek. set on foot başlatmak. set one' cap for (k. dili) kancasını takmak, birinin peşini bırakmamak (evlenmek maksadıyle) set one' heart on ele geçirmeye veya yapmaya azmetmek. set out yola çıkmak, başlamak
36. sınırlarını belirtmek
37. yaymak, göz önüne sermek
38. resmetmek
39. daldırmak (fidan) set out for yola çıkmak. set out on başlamak. set out to e kalkışmak, e koyulmak. set over mesuliyeti yüklemek. set right düzeltmek, tashih etmek. set sail yelken açmak, denize açılmak (gemi) set store by çok kıymetli saymak. set the fashion moda çıkarmak, örnek olmak. set the pace yarışta nasıl koşulacağını göstermek. set the teeth çaprazlamak (testere) set the watch nöbet dağıtmak. Set them up! İçkiler benden ! set to girişmek, başlamak. set to music bestelemek. set to rights düzeltmek, tashih etmek. set up havaya dikmek
40. açmak
41. tesis etmek
42. işe başlatmak
43. yükseltmek (ses)
44. mevkiini yükseltmek
45. harflerini dizmek
46. dik durdurmak
47. kendine getirmek
48. gerip tam yerine getirmek (yelken) set up a loud noise yaygarayı basmak. set up housekeeping ev açmak. set upon üzerine saldırmak veya saldırtmak.

English—Turkish Dictionary (Anonymous)

set

koymak
hazırlamak
kurmak
saptamak
belirlemek
gerçekleştirmek
batmak
niyetli
kararlı
kafasına koymuş
hazır
sabit
değişmez
belirli
belirlenmiş
kararlaştırılmış
takım
set
seri
koleksiyon
türküm
takım
cihaz
set
(güneş) batma
batış
türküm
duruş
vaziyet
(giysi) vücuda oturuş
film çekilen yer
set
dekor
stüdyo düzlüğü

Explanatory Turkmen Dictionary (Kyýasowa, 2016)

set

I, san, k.d. Ýüz. Leýlim gelip gitdi, ýel bolup ösüp, Bagrymny duzladym, set para kesip (“Leýli – Mejnun”).


SET II, at, k.d. Adat, däp, dessur. Ýamandan ýagşy set bolmaz (Magtymguly). Sebäbi şol adat Ahalda resmi edilipdi, set bolupdy (A. Gowşudow).


SET III, at. Ýamanlyk, erbetlik. Ýagşydan at galar, ýamandan – set (Nakyl). Är-ärden görelde alar, Päli ýamandan set galar, Öýi meýlishana döner, Hatyn biygtyýar bolsa (Talyby).


SET [set], san, k.d. Ýüz. Ýüregim set paradyr, belli tenimde ýara ýok (Magtymguly).

Uyghur—Turkish Dictionary (Kurban, 2016)

set

Çirkin, yakışıksız. Set adem – Çirkin adam. Set qilmaq – Çirkinleştirmek.


Last searches: