osal
Uzbek—English Dictionary (Dirks, 2005)
o'sal
chronic or terminal illness; nasty, foul, bad. ~ bo'l- to become very sick, to take a turn for the worse; to be shamed or embarrassed. ~ tort- to feel extremely awkward. ~ qil- to shame.
Explanatory Turkmen Dictionary (Kyýasowa, 2016)
osal
[osol], hal. Ahmal, bilmän, bilmezden. Osal bolsaň asarlar, ýuwaş bolsaň basarlar, orta- miýana bolsaň, il agasy ýasarlar (Nakyl). Geçen ýylky osal edilen işler indi gaýtalanmaz (G. Kulyýew).
Uyghur—Turkish Dictionary (Kurban, 2016)
osal
Kötü iyi değil. Uning közi osal – Onun gözü iyi değil.
Karachay-Balkar—Turkish Dictionary (Nevruz, 1991)
osal
kötü, fena, kalitesiz, yozlaşmış. ~ adam: kötü adam, bek ~: çok fena, anı üsü-başı ~dı: onun üstü-başı fenadır, malnı ağaçı ~ğa aylanñandı: hayvanların yapıları (cinsleri) yozlaşmaya yüz tutmuş, iş ~dan ~ğa baradı: iş kötüde kötüye gidiyor, ~ bolmak: kötüleşmek, fena olmak, ~ koyçunu kütgen koyu kotur bolur: kötü çobanın güttüğü koyun uyuz olur (a.s.), ~ teñ avana kibikdi: kötü arkadaş gölge gibidir (deyim), ~ şapa gırcınnı külde unutur: kötü aşçı ekmeği külde unutur (a.s.), ~ adam etegiñden tutsa, kes da kaç: kötü adam eteğinden tutarsa, kes de kaç (a.s.).