turklehceleri.org

jam

English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)

jam /ˌɪntəɹˈʌptə/

1. (med, ming) sıkıştırıp kımıldamaz hale koymak, (kıs.)tırmak
2. bir şeyin arasına sıkışıp hareketini durdurmak
3. sıkışmak, çalışmaz veya işlemez hale gelmek (makina, kapı)
4. sıkışma, sıkıştırılma
5. bir araya sıkışmış insan veya şeyler
6. zor durum
7. akıntıya engel olan birikinti
8. radyo yayına engel olmak üzere başka bir istasyondan yapılan kuvvetli gürültü. traffic jam trafik tıkanması. jampacked dopdolu kalabalık, iğne atsan yere düşmeyecek halde. jam session (müz.) caz müzisyenlerinin bir araya gelerek müzik yapmaları.

English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)

jam /ˈɪntəɹˌʌpt/

1. reçel, marmelat.

English—Turkish Dictionary (Anonymous)

jam

reçel
sıkışıklık
tıkanıklık
sıkıştırmak
tıkamak
tıkmak
bastırmak
sıkışmak
tutukluk yapmak
(ünalgı mesajını) bozmak

Uzbek—English Dictionary (Dirks, 2005)

jam

(Arabic) assembled, gathered; (math) addition. ~i in all, in total. xotiringiz ~ bo'lsin Rest assured., Don't worry. ~ qil- to gather, to assemble; to add.

Explanatory Turkmen Dictionary (Kyýasowa, 2016)

jam

[ja:m], at. 1. Metaldan ýasalan syrçaly ýa-da syrçasyz gap, tabak. 2. kön.s. Şerap içilýän mis ýa-da bürünçden ýasalan käse. 3. gepl.d. Därä ot düşürmek üçin peşeňiň düýbüne oturdylýan jam şekillije enjam, mis. Mergen peşeňlerini doldurmak üçin, olaryň jamyny çykaryşdyryp, täzesini oturtdy.

Uyghur—Turkish Dictionary (Kurban, 2016)

jam

I Kase, tabla.
II Tekne, leğen.


Last searches: