in
Turkish—Tatar Dictionary (Ganiyev, 1998)
in
I и. 1) өн; 2) мәгарә ◊ in gibi тар һәм караңгы (урын)
inII и. сир. инсан, кеше □ in misin, cin misin? кешеме син, җенме син? (әкиятләрдә)
Comparative Turkic Languages Dictionary (Ercilasun, 1991)
in
Türkiye Türkçesi: in
Azerbaycan Türkçesi: yuva mağara
Başkurt Türkçesi: öⱬ
Kazak Türkçesi: in
Kırgız Türkçesi: iyin uyuk
Özbek Türkçesi: in
Tatar Türkçesi: ön
Türkmen Türkçesi: hḯn süren
Uygur Türkçesi: in
Rusça: berlóga logovişçe logovo
English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)
in //
1. etkili tarafın üyesi
2. (k.dili.) istenilen du- ruma erişme vasıtası. ins and outs bir işin bütün ayrıntılarlı girdisi çıktısı
3. bir yerin bü- tün köşeleri.
English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)
in /ˈaɪ/
1. dahili, iç
2. kazanmış
3. elinde
4. içeri doğru yönelen. in and out kah içerde kah dışanda. in-and-out (mak.) bir içeri bir dışan hareket e(den.)
English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)
in //
1. içeride, içeriye, içine
2. evde
3. vazife ba- şında
4. mevsimi gelmiş be in with ortağı ol- (mak.)
5. arkadaşı olmak. have it in for (k.dili.) kin beslemek We are in for a fight şimdi çattık belaya ! muhakkak kavga çıkacak.
English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)
in /ˈaɪ/
1. (edat.) içinde, içine, dahilinde, de, da
2. giymiş, süslenmiş, örtülü
3. (belirli bir renk, model veya kumaştan) yapılmış
4. düzenlenmiş
5. ile meşgul
6. amacıyle
7. vasıtasıyla
8. göre
9. bakımından
10. tesirinde
11. esnasında
12. (A.B.D.) zamam dolmadan önce
13. halinde, vaktinde, mevsiminde
14. üzere, ile, iken. in any case her halde, ne olursa olsun. in a crowd ka- labalık halde, küme halinde in fact gerçekte, aslında, hakikatte. in health sıhhatte. in honor of şerefine. in hot water sıcak suda
15. güçlük içinde, zor durumda. in itself haddi- zatında, bağımsız olarak. in my opinion benim fikrimce, bana kalırsa. in order that diye, ta ki. in reply to -e cevaben, cevap olarak. in sight görünürde. in so far as -e kadar. in that çünkü, cihetiyle, madem ki. in the dark karanlıkta, bilmeyerek, malumatı olmadan. in three months uç aya kadar, üç ay zarfında. believe in him ona güvenmek. blind in one eye bir gözü kör. seven in number sayıca yedi, yedi adet.
English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)
in- /ˈaɪ/
1. (önek) -sız veya gayri edatı: incapable ka biliyetsiz, yeteneği olmayan
2. -e doğru, içe riye, içine: in-bound merkeze doğru yak- laşmakta
3. limana doğru
4. içinde: inhome evde yapılan
5. sırasında: in-service training çalışma sırasında yapılan eğitim, pratik.
English—Turkish Dictionary (Anonymous)
in
dahili
iç
içeriye
içeride
evde
moda
iktidarda
(edat) içinde
içine
ile
-in sonunda
-ken
Uzbek—English Dictionary (Dirks, 2005)
in
den, hole, lair, nest, etc. (~-)~iga kirib ketdi to dive back into one's hole (from fright). ~ qil-/sol- to build a nest.
Explanatory Turkmen Dictionary (Kyýasowa, 2016)
in
[i:n] I, at. Bir zadyň keseligine bolan uzynlygy, boý sözüniň garşylyklaýyn manysy. Häzir halyçylar boýy iki metr, ini hem bir metr bolan halyny dokaýarlar (“Türkmenistan”).
‣ In mata biçilmän, tutuş duran mata.
IN [i:n] II, gepl.d. Beden, ten, endam. Iýen-içeniň iniňe siňmek.
‣ Inine siňdirmezlik bir zady (pul, iýmit we ş.m.) haýyrly peýdalandyrmazlyk, doly haýyrlandyrmazlyk. Iniň dyglamak (tikeneklemek, jümşüldemek) gorky- ürki sebäpli howatyrlanmak, geň galmak sebäpli bedeniňde ynjalyksyzlyk syzmak. Ini hapa inine suw almadyk, şerigat işinden soň suwa düşmedik. Iniň söýmezlik halamazlyk, birini ýigrenmeklik, göwnünden turmazlyk.
Uyghur—Turkish Dictionary (Kurban, 2016)
in
İn.
Karachay-Balkar—Turkish Dictionary (Nevruz, 1991)
in
in, yuva, oyuk, vahşi hayvan yuvası.
Index of Diwan Lughat al-Turk (TDK)
in
çukur· I, 49 bkz> én
yırtıcı hayvan ini.I, 49, 55 bkz> yın, yin
koyun pisliği·I, 49 bkz> yin