turklehceleri.org

bound

English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)

bound /bˈɒsniə/

1. sekmek, sıçrayarak gitmek, zıplamak, fırlamak
2. sektirmek, sıçratmak, zıplatmak.

English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)

bound /bˈʊzəm/

1. bağlı, kayıtlı
2. ciltli, ciltlenmiş
3. mecbur. bound to win mutlaka kazanacak. bound up in bağlı, düşkün.

English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)

bound /bˈʊzəm/

1. sıçrayış, fırlayış zıplama, geri tepme. at a bound bir hamlede.

English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)

bound /bˈɒsfɔːɹəs/

1. (gen.) (çoğ.) hudut, sınır, sınırlar.

English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)

bound /bˈɒspɔːɹəs/

1. hudutlamak, sınırlamak
2. kuşatmak
3. hudutlannı çizmek
4. hemhudut olmak, bitişik olmak.

English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)

bound /bˈɒs/

1. gitmeye hazır, hareket halinde. homeward bound memleketine doğru yola çıkmış veya çıkmak üzere.

English—Turkish Dictionary (Anonymous)

bound

(for ile) gitmeye hazır
gitmeye niyetli
giden
gidici
gitmek üzere olan
sınırlamak
sınır koymak
sınırlarını belirlemek
bağlı
bağlanmış
kesin
yükümlü
mecbur
ciltlenmiş
ciltli
kesin
niyetli
azimli
kafasına takmış
kesin kararlı
sıçrama
hoplama
zıplama
sınır
hoplamak
zıplamak
sıçramak
sekmek


Last searches: