turklehceleri.org

ayak

Turkish—Tatar Dictionary (Ganiyev, 1998)

ayak

и. 1) төрле мәгъ. аяк; 2) кушылдык (елга); 3) баскыч аратасы; 4) җыр кушымтасы; 5) иск. 30,5 сантиметр чамасы озынлык үлчәү берәмлеге; фут; 6) мат. бирелгән туры сызыкның икенче турыны яисә яссуны очраткан кисешү ноктасы ◊ ayak atmak 1) барып керү; 2) адым атлау, адым салу, беренчеләй бару; ayak atmamak аяк та атламау; ayak bağı комачау; ayak diremek үз сүзендә нык тору; ayak kirası аяк ялы (йөреп йомыш башкарган өчен түләү); ayak sürümek китәргә кушылган җиргә теләр-теләмәс китү; ayak uydurmak башкаларга ияреп кылану; ayak yapmak алдау нияте белән (мәс., чирле булып) кылану; ayağa fırlamak сикереп аякка басу; ayağa kaldırmak (сөрән салып һ. б.) аякка бастыру; ayağı alışmak берәр җиргә еш-еш барып йөрү; юлын таптау; ayağı düşmek юлы төшү; ayağı düze basmak аягында нык тору; ayağı suya ermek акылына килү; ayağı uğurlu аягы җиңел; ayağı yerden kesilmek ниһаять атка тиенү; ayağına çabuk җиңел йөрешле; ayağına çelme takmak аяк чалу; ayağına düşmek ялыну; ayağına kira istemek килергә (яки китәргә) ялындыру; ayaklan yere değmemek аягы җиргә тимәү (шәп чабу)

Pure Turkish to Turkish (Kuleli)

ayak

1. Akıbet
2. Bacak

Comparative Turkic Languages Dictionary (Ercilasun, 1991)

ayak

Türkiye Türkçesi: ayak
Azerbaycan Türkçesi: ayag
Başkurt Türkçesi: ayak
Kazak Türkçesi: ayak
Kırgız Türkçesi: ayak but
Özbek Türkçesi: àyàḳ
Tatar Türkçesi: ayak täpi
Türkmen Türkçesi: ayak
Uygur Türkçesi: ayak put
Rusça: noga

Kyrgyz—Turkish Dictionary

ayak

I, 1 . ayak , bacağın aşağı kısmı ; kırk ayak : kırkayak ( böcek ) ; calgız ayak : kimsesiz ; koş ayak = koşayak , ayagı asmandan keldi : bacakları havay dikilerek düştü ; ayagına çık - : ezmek , zulmetmek ( herhangi birisini ) ; manaplar halkı soygına çıkkan : manaplar halkı soydular ve ona zulmettiler ; 2 . son , netice ; ayagında : sonunda , nihayet ; ayagına çeyin yahut ayagına çıgara : sonuna kadar ; suu ayagı : ırmağın mansabı ; ayagı cok cogoldu : eser bırakmadan kayboldu .


II, fincan , çanak ; ayak – tabak : mutfak ve yemekodası kapkacağı ; sır ayak : boyalı ( sırlı ) ağaç çanak ; kara ayak : boyasız ( sırsız ) kulplu ağaç çanak ; keñeş ayak es . : düğün ziyafetlerinden yahut yoğ aşlarından ( ölüyü hatırlama ziyafetlerinden ) biri ; acıraş ayak bk . : acıraş I ; bata ayak es . : takdis ( dua ) çanağı ; ant ayak es . : ant çanağı ( ant içerken içiliyordu ) ; camanga çomğ ayagıñdı körsöptö mats . : kötü adama büyük çanağını gösterme ; ölbögön kişi altın ayaktan suu içet ats . : kafa omuzlar üzerinde bulundukça ekmek bulunru ( harfiyen : ölmiyen adam altın çanaktan su içer ) .

Karachay-Balkar—Turkish Dictionary (Nevruz, 1991)

ayak

1. Ayak, son, nihayet, uç, alt. Oñ ~: sağ ayak, balaksız ~: taraksız ayak, ~ balak: ayak tarağı, calan ~: yalın ayak, ~ bükmek: ayak ucunda (parmakları üzerinde) dikilmek, ~ kiyim: ayakkabı, ~ların küçden aladı: ayaklarını zor atıyor, ~ kakmak: ayak vurmak, tepinmek, ~ meşina: ayak makinesi (ayakla çalıştırılan dikiş makinesi), orunduk ~: karyola ayağı, ~ tavuş: ayak sesi, ~ uzatmak: ayak uzatmak, ~ uzunu: ayak boyu (foot), ~ ız: ayak izi, ~ üsünde: ayak üzeri, ~ üsüne salmak: bacak bacak üstüne atmak, ~ üsünde avruğan: ayakta hasta olan, ayakta hasta, ~ı taymak: ayağı kaymak; ~ına cetmek: sonuna gelmek, nihayetine erişmek, başından ~ına deri: başından sonuna kadar, cılnı ~ında: senenin nihayetinde, söznü ~ı ne boldu?: sözün sonu ne oldu?, suvnu ~ canı: suyun alt tarafı, ~ıñ ayrımı bollukdu?: ayakların (bacakların) mı ayrılacak?, ~ alış: ayak alış, ~ı bashannı közü körmegen: ayağının bastığı yeri görmeyen (d), ~ına baş urmak: ayağına baş koymak, hâk-i pâyi olmak, ~ı begigendi: ayağı sıkılaştı, durumu sağlam, ~ından cel çıkğan: ayağından yel çıkan, çok hızlı yürüyen (deyim), ~ı cerge cetmeydi: ayağı yere basmıyor (d), ~ col: ayak yolu, hela, ~ köpür: yayaların geçtiği köprü, ~ költürmek: hareket etmek, ayak kaldırmak, ~ kıyın: ayak emeği, ~ orunlu bolmak: sağlam yere basmak, yerini sağlamlaştırmak, ~ orunsuz etmek: yerinden atmak, kovmak, ~ tiymegen çeget: ayak basmayan orman, balta girmemiş orman, ~ tiremek: dayanmak, direnmek, karşı koymak, ~ tireb kördü: direnerek denedi, ~ tübge tüşmek: ayak altında kalmak, ayak altına düşmek, ~ını tübünde çöb sınmaydı: ayağının altında çöp kırılmıyor (sevinçten ayakları yere değmiyor) (deyim), adam ~ı tınñandan sora: insan ayağı dindikten sonra, bir ~ı törde, bir ~ı körde: bir ayağı yüksekte, bir ayağı çukurda (deyim), kişi ~ salmaydı: kimse adım atmıyor, kişini ~ı tiymeydi: kimsenin ayağı değmiyor, oğarı ~: yukarı kolu (akarsunun yukarıdan gelen kolu), töben ~: aşağı kolu (akarsunun aşağıdan gelen kolu), oğur ~ bıla: uğurlu ayakla, ~ı bıla ketgen kelir, sırtı bıla ketgen kelmez: ayağı ile giden döner, sırtı ile giden dönmez (a.s.), ~larıñı calğamı alğansa?: ayaklarını ücretle mi aldın (tembel için söylenen deyim)?, ~ıñı taşha ursañ, süyseñ süymeseñ da asharsa: ayağını taşa vurursan, istesen istemesen de aksarsın (a.s.), caşnı ~ı başına cav: gencin ayağı başına düşman (genç adamın her tarafa koşmasını tavsiye eden bir atasözü), ~ basıv: ayak basma, ~ı sınñan: ayağı kırılan. 2. Çanak (kapkacak), ayaklı çanak. Ağaç ~: ağaç (tahta) çanak, kancal ~: çinko çanak, çın ~: porselen çanak, bitir ~: iri çanak, boza ~: boza çanağı, alğış ~: dua çanağı. Alğış ~, bal ~!, kolubuzğa alayık, tilibizğe salayık: (İşte) dua çanağı, bal çanağı!, (onu) elimize alalım, dilimizle tadalım (Gelin getirme merasiminde irat edilen dua konuşması sırasında söylenen uzun bir duanın başlangıç kısmıdır).

Index of Diwan Lughat al-Turk (TDK)

ayak

çanak, kâse, kadeh,I, 80, 84, 178, 265, 286. 295, 324, 375, 497; II, 17S, 346, 446; III. 15, 143, 296. 306, 371, 397 bkz> çanak

ayak·I, 84 bkz> adak, azak


Last searches: