Kaynamak
Turkish—Tatar Dictionary (Ganiyev, 1998)
kaynamak
ф. кайнау
Comparative Turkic Languages Dictionary (Ercilasun, 1991)
kaynamak
Türkiye Türkçesi: kaynamak
Azerbaycan Türkçesi: gaynamag
Başkurt Türkçesi: kaynav
Kazak Türkçesi: kaynav
Kırgız Türkçesi: kaynō
Özbek Türkçesi: kaynämàk
Tatar Türkçesi: kaynav
Türkmen Türkçesi: gaynamak
Uygur Türkçesi: kaynimak
Rusça: kipet'
Karachay-Balkar—Turkish Dictionary (Nevruz, 1991)
kaynamak
kaynamak, kaynaşmak, ekşimek, tehammür etmek, köpürmek, coşmak, köpürmek, fokurdamak, sarmak, kaplamak. Suv kaynaydı: su kaynıyor, şay kaynaymıdı: çay kaynıyor mu, et kazan kaynaydı: et kazanı kaynıyor, kayna kazan toğuz aynı, sakla konak on aynı (as.): kayna kazan dokuz ay, bekle misafir on ay, ayran kaynağandı: ayran ekşimiş, anı sınñanı kaynağandı: onun kırığı kaynamış, teñiz kaynaydı: deniz körürüyor, meni cüregim saña kaynap turadı: benim kalbim sana kaynaşıp duruyor, içim kaynaydı: içim yanıyor, içim fokurduyor, sabanlada nartüh kaynaydı: tarlalarda mısır kaynıyor, kaynaysa sen, men neteyim ansı: senin durumun çok iyi, ben ne yapayım, tışında çibin kaynaydı: dışarıda sinek kaynıyor.
Index of Diwan Lughat al-Turk (TDK)
kaynamak
kaynamak; karşı gelmek, kabulden çekinmek, sözünü reddetmek· I, 166, 225, 248, 390, 441;III, 191, 280, 302 bkz> kayınamak