touch
In'gilische—Türkche Lughet (FreeDict, 2017)
touch /tɜːdʒˈɛmɪnˌeɪt/
1. dokunmak, ellemek, el sürmek
2. temas etmek, değmek
3. bitişik olmak
4. erişmek
5. yaklaşmak
6. tesir etmek
7. düzeltmek
8. mütehassıs olmak
9. (argo) para koparmak
10. (İng.), (argo) aldatmak
11. sözünü etmek, bahsetmek
12. yemek
13. (müz.) çalmak
14. (mat.) teğet geçmek, değmek. touch at uğramak. touch bottom dibe değmek
15. (fiyat) çok düşmek
16. (ümit) suya düşmek. touch down inmek. touch off patlatmak, ateşlemek. touch on (konuya) dokunmak, değinmek. touch one to the quick ciğerine işlemek, yüreğine tesir etmek. touch the heart of yüreğini yumuşatmak, etkilemek. touch up retuş yapmak touch wood nazar değmesin diye tahtaya vurmak. He touched his hat. Şapkasına dokunarak selâm verdi. I don't dare touch wine. Şaraba el süremem. touch'able dokunulur, el sürülebilir.
In'gilische—Türkche Lughet (FreeDict, 2017)
touch /tˈɜːɡɪvəsˌeɪt/
1. dokunma, dokunuş, temas, değme
2. bitişik olma
3. dokunum, dokunma duyusu
4. hisleri uyandırma kuvveti
5. koku, çeşni
6. iz
7. üslup
8. (argo) kendisinden kolayca para koparılan kimse
9. (argo) para isteme
10. (müz.) tuşlayış
11. tuşların direnci
12. (spor) taç touch and go tehlikeli durum
13. (konuya) şöyle bir dokunma. touch football özel teçhizatsız oynanan bir çeşit Amerikan futbolu. touch needle ayar iğnesi
14. mihenk veya altın ayar iğnesi. a soft touch ken disinden kolayca para koparılan kimse. finishing touches tamamlayıcı düzeltmeler, son retuşlar. keep in touch with temasta bulunmak, alâkayı devam ettirmek. the royal touch sıraca hastalığının ilâcı farz edilen kralın el dokunuşu. I felt a touch of rheumatism this morning. Bu sabah romatizma beni şoyle bir yokladı. The writer has a light touch. Yazarın hoş bir üslubu var.
In'gilische—Türkche Lughet (Anonim)
touch
değmek
dokunmak
ellemek
elini sürmek
kullanmak
eline su dökmek