tart
In'gilische—Türkche Lughet (FreeDict, 2017)
tart /sʌlfjˈʊɹɪk/
1. ekşi, mayhoş
2. ters, keskin, acı. tart'ly terslikle
3. ekşice .tart'ness ekşilik
4. keskinlik.
In'gilische—Türkche Lughet (FreeDict, 2017)
tart /sˈʌlfjʊɹˌaɪz/
1. turta
2. (argo) fahişe, sokak kadını.
In'gilische—Türkche Lughet (Anonim)
tart
turta
orospu
keskin
acı
ters
aksi
acı
iğneleyici
Qirghizche – Türkiye Türkchisi Lughiti (Yudahin)
tart-
1. çekmek, sürüklemek; caa tart-: kirişi çekmek, yaydan atmak;, tart arabañdı mec.: çek a-râbanı; defol; başına tartsa ayağına, ayağına tartsa, başına cetpeyt ats.: başına çekerse, ayağına yetişmiyor, ayağına çekerse, başına yetişmiyor; at calin tartıp mingende 1) (ata), yelesine tutunup bindiğinde; 2) mec. (oğlan hakkında) bir parça büyüdüğünde; cip tart-: ip çekmek; tuzak tart-: tuzak kurmak; katar tart-: sıraya dizilmek; oñ közüm tartıp tarat: sağ gözüm seğiriyor; sür ö t tart-: tersim eylemek; fotoğraf çıkarmak; cay aylan ayaktap, küzgö tartkan u- bak: yaz günlerinin sonlarına doğru geliyor ve güzün yaklaşmakta olduğuı seziliyordu; şireñke tart-: kibrit çakmak; sırların tartıp kör sırlarını anlamaya bak; (sırlanını bir yokla,); tartıp al-: çekip almak; baş tart-: bk. baş ı; 2. sofraya yemek çekmek, yemek sunmak; aş tart- yahut tabak tart-: yemek çekmek, sofraya yemek sunmak; çapan çap, at tarttı: hırka ve at sundu (yahut bunları bir ceza olanak üzere ödedi); 3. mec. iğdiş etmek (hayalarını çıkarmak); seni tartıp taştağanbı?: sen hadım mısın yoksa?: sen erkek değil misin yoksa?; 4. tartmak (teraziye çekmek); tarazaa tart-: terazi ile tartmak; 5. (üflemek suretiyle ça- lınan musiki aletini) çalmak; coor tart-: düdük ve kaval çalmak; garmon tart-: akordeon çalmak; 6. öğütmek; tegirmenge barıp, un tartıp keldim: değirmene gittim ve un öğüttüm; 7. hareket etmek, yönelmek; coldon burulup, bizdi karay tarttı: yoldan saparak, ibize doğru yöneldi; 8. tütün içmek yahut tütünü ağza atmak; tameki tart-: tütün içmek; boporoz tart-: cigara içmek; asmay tart-: enfiye çekmek (dudak ardına, dil altına atmak); 9. sürmek, yapıştırmak (mes.. yakıyı); köö tart-: kunum sürmek; köö tartkay betime tanığa saldı: 1) yü- zümü, kurum sürmüş gibi. lekeledi; 2) mec. beni terzil etti; 10. muayyen bir renge girmek, muayyen bir kılık, şekil almak; sarğılt tart-: sarıya çalmak; kuba tart-: ağarmak; beyaza çalmak; kutoalcın tart -: bir parça ağarmak; ırkılcın tart-: şüphe ve tereddüt içinde bulunmak; kirgil tart-: bir parça kirlenmek, bulanmak; afoa keçke salkın tartıp turdu: akşama doğru hava birparça soğudu; kara kök tartıp: koyu maviye çalarak; seyrek tartıp kaldı: seyrekleşti; kıyın tart-: güçleşmek, - müşkül bir duruma girmek, fenalık hissetmek (hasta hakkında); ceñil tart-: hafiflik hissetmek; cımcırt tart-: sükut etmek; 11. katlanmak, yaşamak (baştan geçirmek); azap tart-: azap çekmek; ayıp tart-: para cezası ö-demek, para cezasına çarpmak; 12. birisine çekmek (benzemek); enesine tartkanbı,, atasınabı?: anasına mı çekmiş, babasına mı? Semetey) atası manastı tarıp baatır bolot: (Semetey) babası manasa çekerek, bahadır olacak; 13. (geçmiş zaman yahut hal zaman girundifi şeklinde ve önce gelen ablatifla birlikte)., den;... dan itibaren; altıncıdan tartıp, on cetinçi sentyabrege deyre: 6 eylülden 17 eylüle kadar; bir nece top cıldardan beri tarta: bir kaç yıllardan beri;... mından arı tarta: bundan böyle bugünden itibaren; oktyaibrden tartıp: ilkteşrinden beri; bir metreden tartıp beş metreye çeyin: bir metre- den beş metreye kadar; 14. arak tart-: rakı yapmak (başlıca, evde iptidaî usullerle).
Yaqutche—In'gilische Lughet (Straughn, 2006)
tart-
v. to pull