talk
Türkiye Türkchisi – Tatarche Lughet (Ganiyev, 1998)
talk
и. геол. тальк, яшькелт-коңгырт төстәге уалучан таш
Azarbayjan Türkchisining Izahliq Lughiti (Orucovun, 2006)
talk
is. [ər.] Adətən toz halında təbabətdə və tibdə işlədilən ağ və ya göy rəngli yumşaq mineral.
In'gilische—Türkche Lughet (FreeDict, 2017)
talk /sˈʌbstɪtjˌuːt/
1. konuşmak, söylemek
2. lakırdı etmek, laf etmek
3. müzakere etmek, görüşmek
4. (A.B.D.), (k. dili) gammazlamak
5. (k. dili) hükmü geçmek
6. konuşma
7. laf, lakırdı, söz
8. söz konusu: boş laf
9. müzakere, görüşme
10. ağız, (argo) talk about, talk of hakkında konuşmak, bahsetmek .talk around meselenin aslına temas etmeden müzakere etmek. talk at boşuna konuşmak. talk away durmadan konuşmak, konuşarak vakit geçirmek. talk back karşılık vermek .talk big (argo) övünmek. talk down daha fazla veya daha yüksek sesle konuşarak susturmak
11. (hav.) konuşma yoluyla kör iniş yaptırmak. talk down to hor görmek. talk nonsense boş laf etmek, saçmalamak. talk one into ikna etmek. talk one' head off kafasını şişirmek, bıktırıncaya kadar söylemek, dır dır etmek. talk one' way into dil dökerek yolunu yapmak .talk out bütün ayrıntılarıyla görüşmek
12. konuşulacak şeyleri tüketmek. talk over bir mesele hakkında konuşmak. talk sense makul konuşmak. talk shop sohbet esnasında iş konularına dönmek .talk through etraflıca konuşmak. talk through one' hat (argo) atmak, kafadan atmak. talk up methetmek, bir meseleyi kabul ettirmek için överek bahsetmek. be talked out söyleyecek sözü kalmamak. have a talk konuşmak. small talk hoşbeş, sohbet, yarenlik .tall talk inanılmayacak hikaye veya masal. the talk of the town herkesin konuştuğu mesele, dillerde dolaşan söz.
In'gilische—Türkche Lughet (Anonim)
talk
konuşmak
konuşma
görüşme
sohbet
konuşma biçimi
konuşma
boş laf
Özbekche—In'gilische Lughet (Dirks, 2005)
talk
(Russian) talc.
Qarachay-Malqarche – Türkiye Türkchisi Lughiti (Nevruz, 1991)
talk
~ etmek: yoketmek, öldürmek, imha etmek, ortadan kaldırmak, mahvetmek. ~ bolmak: mahvolmak, yokolmak, sürgünde köp Karaçaylı ~ bolğandı: sürgün sırasında çok Karaçaylı yokolmuştur, kiştik çıçhannı ~ etti: kedi fareyi öldürdü, ~ bolluk: yok olasıca.