sız
Qirghizche – Türkiye Türkchisi Lughiti (Yudahin)
sız
I, (sıhhî olmıyan) rutubet; sız cer: rutubetli yer; sızğa oturğuz mec.: kafese koymak, iğfal etmek, dolandırmak.
Qirghizche – Türkiye Türkchisi Lughiti (Yudahin)
sız-
II, 1. çizmek, çizgi geçirmek; sızıp uç-: süzülerek uçmak; asmanda corular sızıp kele catat: gökte akbaba kuşları süzülerek uçup geliyorlar; 2. dokumak (kordeleyi); sızmasız bk. sızma 2, 3. teraşşuh etmek, sızmak; may sızıp çıktı: (daracık delikten) yağ sızdı; atadan sızbay kalsamçı: folk. keşke doğmamış olsaydım!; 4. sıvışmak; sızsam dep turam: bir yolunu bulup sıvışmayı düşünüyorum; 5. keçeten bei daam (yahut tamak) sızğanım cok: dünden beri hiçbir şey yemedim; içimden sızdım: sabır edip kendimi tuttum.
Qarachay-Malqarche – Türkiye Türkchisi Lughiti (Nevruz, 1991)
sız
çizgi, hat. Södegey sız: meyilli çizgi, dolanbaçlı çizgi, ~ salmak: çizgi koymak, hat çekmek, tik ~: dik çizgi, ~nı eki canında: çizginin iki tarafında, ortağa bir sız salayık: ortaya bir hat çekelim.