kusmak
Türkiye Türkchisi – Tatarche Lughet (Ganiyev, 1998)
kusmak
ф. косу
ercilasun1991
kusmak
Türkiye Türkçesi: kusmak
Azerbaycan Türkçesi: gusmag
Başkurt Türkçesi: kosov
Kazak Türkçesi: kusuv
Kırgız Türkçesi: kusū
Özbek Türkçesi: kusmàk
Tatar Türkçesi: kosu
Türkmen Türkçesi: gusmak
Uygur Türkçesi: kusmak
Rusça: rvat' blevat'
Qarachay-Malqarche – Türkiye Türkchisi Lughiti (Nevruz, 1991)
kusmak
1. Kusmak, istifra etmek, çıkarmak. Aşağanın ~: yediğini çıkarmak, Soslan kölü bulğanıp kusadı: Soslan midesi bulanıp kusuyor, munu aşasañ kusarıksa: bunu yersen kusacaksın, anı betin körsem kusarım keledi: onun yüzünü görürsem midem bulanıyor, kusarğa tartışmak: öğürmek, kusma nöbeti ğeçirmek, ol kan kusarık entda keldi mi? O kan kusasıca yine geldi mi? 2. Çıkarmak, fışkırmak. Budayla baş kushandıla: buğdaylar başak çıkarmışlar. 3. Paslanmak, oksitlenmek. Bağır kazan kalaylanmağanı sebepli kabırğaları kushandı: bakır kazan kalaylanmadığı için kenarları paslanmış.
Türkiye Tillar Diwani (TDK)
kusmak
kusmak; (boya) solmak, bezikmek· II, 10, 11