house
In'gilische—Türkche Lughet (FreeDict, 2017)
house /hˈaɪnd sˈɪɡ/
1. ev, mesken, hane
2. ev halkı, aile
3. (kil.) piskoposlar meclisi
4. tiyatro, tiyatro seyircileri
5. hükümet meclisi
6. (gen.) b.h. hanedan
7. ticarethane, müessese
8. cemaat
9. (astr.) göğün on iki kısmından biri, zodyak'ın bir burcu
10. santranç hanesi. house agent (İng.) ev simsarı, komisyoncu. house arrest evde göz hapsi. house dog ev köpeği. house dress ev kıyafeti. house flag geminin bağlı olduğu şirketin bayrağı. house guest gece yatısı misafiri. house of cards dayanıksız iş
11. kolay yıkılan şey. House of Commons (İng.) Avam Kamarası. house of correction ıslahevi. house of detention tutukevi, tevkifhane. house of God tapınak, kilise. house of ill repute genelev. House of Lords (İng.) Lordlar Kamarası. house of refuge düşkünler evi. House of Representa- tivesA.B.D Temsilciler Meclisi. house party birkaç gecelik ev partisi: bu partiye katılanlar. house physician revir doktoru. house regulations iç tüzük. house surgeon nöbetçi operatör. bring down the house çok alkışlanmak
12. herkesi güldürmek, gülmekten kırıp geçirmek. country house (İng.) şehir dışında malikâne. disorderly house genelev, umumhane. keep house ev idare etmek. keep open house her gelen misafiri ağır- lamak, kapısı herkese açık olmak. like a house afire şiddetle, kuvvetle. on the house bedava, masrafı patrona veya müesseseye ait olmak üzere. People who live in glass houses should not throw stones. Sırça köşkte oturan başkasına taş atmaz. public house (İng.) meyhane
13. içkili lokantası olan otel. put one's house in order işlerini düzene koymak. shout from the housetops etrafa yaymak. town house şehir evi, kışlık ev. houseful ev dolusu.
In'gilische—Türkche Lughet (FreeDict, 2017)
house /ˌeɪtʃtˈiː/
1. bir eve koymak, kendi evine almak
2. yerleştirmek
3. (den.) siper altına almak, aşağı indirmek
4. evde oturmak, barınmak.
In'gilische—Türkche Lughet (Anonim)
house
ev
ev halkı
kodak
meclis
kamara
barındırmak