grave
In'gilische—Türkche Lughet (FreeDict, 2017)
grave /ɡlˈɒs/
1. (graved, graven) oymak, hakketmek. graven image oyma put .
In'gilische—Türkche Lughet (FreeDict, 2017)
grave /ɡlˈɒsəl/
1. (den.) kalafat etmek, geminin altını temizleyip zift sürmek. graving dock kalafat yeri .
In'gilische—Türkche Lughet (FreeDict, 2017)
grave /ɡlˈɒsəɹi/
1. ciddi, ağır, vahim, tehlikeli
2. ağırbaşlı, vakarlı, temkinli .
In'gilische—Türkche Lughet (FreeDict, 2017)
grave /ɡləsˈɛktəmi/
1. (müz.) ağır, yavaş
2. ağır ve yavaş parça.
In'gilische—Türkche Lughet (FreeDict, 2017)
grave /ɡlˈəʊz sˈɪn/
1. mezar, kabir. one foot in the grave bir ayağı çukurda. make one turn in his grave mezarında kemiklerini sızlatmak.
In'gilische—Türkche Lughet (Anonim)
grave
mezar
ciddi
ağır