flush
In'gilische—Türkche Lughet (FreeDict, 2017)
flush /fˈɪniz/
1. birden akmak, hücum etmek (kan)
2. kızarmak
3. heyecanlandırmak: akıtmak, bol su ile temizlemek
4. kızartmak
5. kızarma
6. ısınma, heyecan, galeyan, coşma, taşkınlık
7. kırmızılık, kızartı
8. ateş hararet, sıcaklık. Her face was flushed. Yüzü kıpkırmızıydı. in the first flush of passion ilk heyecanla, hislerin ilk coşkunluğuyla. flushed with victory zaferin verdiği şevk ve heyecanla dolu.
In'gilische—Türkche Lughet (FreeDict, 2017)
flush /fˈɪnɪkɪŋ/
1. kanatlanıp uçmak, ürkmüş kuş gibi uçmak: ürkütüp kaçırmak (özellikle av kuşu): birden ürkütüp kaçırılan kuşlar.
In'gilische—Türkche Lughet (FreeDict, 2017)
flush /fˈɪnɪki/
1. dopdolu, taze: bol, mebzul, bereketli, cebinde çok para taşıyan: bir seviyede, düz: güvertesi baştan kıça kadar düz olan (gemi): düzlemek bir seviyeye getirmek
2. boşluklarını doldurup düzeltmek (duvar)
3. düz bir şekilde, yüzeyde tam.
In'gilische—Türkche Lughet (FreeDict, 2017)
flush /fˈɪnɪʃ/
1. (iskambil) floş, poker oyununda aynı renkten olan bir el kağıt.
In'gilische—Türkche Lughet (Anonim)
flush
fışkırma
fışkırtma
basınçlı su ile temizleme
yüze kan hücumu
yüz kızarması
yüzü kızarma
fışkırmak
fışkırtmak
basınçlı su ile temizlemek
yüzü kızarmak
kızartmak
düz
aynı düzeyde
bir hizada
çok paralı
varlıklı
parası bol
düzgün bir biçimde
aynı boyda olarak