a.ir
In'gilische—Türkche Lughet (FreeDict, 2017)
air /ˈeɪmsɡɪvɪŋ/
1. hava, nefes
2. (müz.) hava, nağme
3. tavır. air base hava üssü.air bladder (zool.) baIıklarda hava ile dolu bir kese, hava kesesi. airborne havadan gelen (toz mikrop v.b.)
4. havadan nakledilen
5. uçmakta. air brake hava freni. air castle hayal edilen şey, hülya.air chamber hava hücresi. air chisel hava basınçlı kalem. air-cooled hava ile soğutulmuş. air-conditioned klima tertibatı bulunan. air-conditioner harareti ayar eden cihaz, klima tertibatı. air coridor hava koridoru.aircraft uçaklar, uçak, hava taşıtı. aircraft carrier uçak gemisi. airdrop havadan yapılan yiyecek v.b. yardımı. airfield havaalanı, iniş pisti. air fleet hava filosu. airflow hava akımı. air force hava kuvvetleri. air gun hava tüfeği.air hammer sıkıştırılmış hava ile çalışan çekiç. air heating hava ile ısıtma. air intake hava almaya mahsus tertibat. air lane hava geçidi. airlift uçaklarla taşıma.airline hava yolu, havada doğru çizgi. airliner dev uçak.air mail uçak postası. airman havacı, tayyareci. airmanship havacılık.air marshal hava mareşali.airplane uçak.air plant (bot.) başka bir bitki üzerinde büyüyen fakat gıdasını ondan almayan salep otu, liken veya yosun gibi bir bitki.air pocket hava boşluğu. airport havaalanı.air post uçak postası. air power hava kuvvetlerinin gücü. airproof hava geçirmez. air pump hava pompası.air raid hava hücumu. air-raid shelter sığınak.air resistance hava mukavemeti. air rifle tek saçma atan havalı tüfek. air route hava yolu. air shaft aydınlık, hava bacası.airship uçak, motorlu balon. airsickness uçak yolculuğunda duyulan rahatsızlık, hava tutması. airspace bir binanın üzerindeki boş yer, bir memleketin (şehrin v.b.) üzerindeki hava. air speed hava sürati, havaya nazaran sürat. air speed indicator sürat saati. airstrip ufak hava meydanı. airtight hava geçmez. air transport hava ulaşımı, hava taşıtı. air trap hava sifonu. air valve hava valfı. air warfare hava çarpışması. airways hava yolları.airworthy uçabilir, havalanabilir. an air of arrogance kendini beğenmiş tavır. compressed air sıkıştırılmış hava. put on airs çalım satmak, poz takınmak. she is on the air. radyoda söylüyor. take the air dışarıya çıkıp dolaşmak.up in the air karar verilmemiş, neticeye bağlanmamış. walk on air ayakları yere değmemek (sevincinden)
In'gilische—Türkche Lughet (FreeDict, 2017)
air /ˈeɪnt/
1. (t) havalandırmak
2. güneşe sermek
3. ateşe göstermek
4. açmak. air one' views fikirlerini açmak.
In'gilische—Türkche Lughet (Anonim)
air
soluduğumuz hava
tenek
gökyüzü
genel durum
teneklendirerek kurutmak
teneklendirmek
hassas
nazik
dikkat isteyen
ince
(alet/vb.) duyarlı
hassas
(yemek) leziz ve hafif