tatımak
Karaçay-Malkarca – Türkiye Türkçesi Sözlüğü (Nevruz, 1991)
tatımak
kâfi gelmek, yetmek, yetişmek, yeterli olmak. Şorpanı tuzu tatığandı: çorbanın tuzu kâfi gelmiş, şaynı şekeri tatımağandı: çayın şekeri yeterli değil, üydegisi köp bolğanı sebepli urunñanı tatımaydı: ailesi kalabalık olduğu için kazancı kâfi gelmiyor; 2. Dokunmak, tesir etmek, etkilemek. Avruğanı tatıp üyden çığalmay tebregendi: hastalığı etkilediği için evden çıkamamaya başladı, atha köp minsem tatıydı: ata çok binersem dokunuyor, bek issi cüregime tatıydı: çok sıcak kalbime dokunuyor, içkeni tatığan bolurmu: içtiği dokunmuş olmalı, meñe suvuk tatığandı: bana soğuk dokunmuş.
Dîvânü Lugâti’t-Türk Dizini (TDK)
tatımak
tat vermek· III, 257