suu
Kırgızca – Türkiye Türkçesi Sözlüğü (Yudahin)
suu
I, 1. su, nehir; cemiş suusu: meyva suyu; kaşka suu: duru, beraak su; kara suu: yer altı sulariyle beslenen çay; sarı suu: 1) süt kesildikten sonra kalan suyu; 2) pisliklere karıştırılan su; cügörünün sarı suusun aldı: (< yüreğinin sarı suyunu aldı>) fena surette korkuttu; sudan kal: sulanmadan kalmak; pakta bir suudan kalıp oturat: pamuk bir defa sulanmadan kaldı; buuday eki suu içti: buğday iki kere sulandı; suu alğan: su basmış, su götürmüş; suuğa al-: (ölüyü) yıkamak; bir suunun eli: bir ırmak vadisinin halkı; aynı çayın kıyısında yaşıyan ahali;meni suu kıldı: o bana çektirdi (bitap bıraktı); suu boldum: canım çıktı (ıstıraptan bitkin hale geldim); oozunan kara suu keldi: fena halde acıktı; suu cürök: yüreksiz, korkak; kıtay tilin suuday bılet: çin dilini su gibi biliyor; suu salık: su vergisi; bel suu: meni; 2. yaş, nemli; suu ciğaç: (yaş) yeşil ağaç; suu kir: ıslak çamaşır; 3. tav; temirdin tasuusun bilgen usta: demirin tavından anlıyan usta: mahir demirci.
Kırgızca – Türkiye Türkçesi Sözlüğü (Yudahin)
suu-
II, soğumak; kızuu iştin ayağı suuğança: ihtiraslar sükun bulunca, gerginlik kalkınca.