flat
İngilizce—Türkçe Sözlük (FreeDict, 2017)
flat /fˈɛtʃ/
1. (ted, ting) yassılamak, düzeltmek
2. tadını kaçırmak, neşesini bozmak
3. yassılmak, düşmek
4. neşesiz olmak
5. (müz.) yarım ton indirmek
6. belirli perdeden aşagı söylemek veya çalmak.
İngilizce—Türkçe Sözlük (FreeDict, 2017)
flat /fˈeɪt/
1. (ter, test) düz, müstevi, yassı: yüzüstü, sırtüstü
2. yıkık, harap
3. kati, kesin
4. (mat.), donuk, tatsız, yavan
5. durgun (ticaret)
6. (müz.) bemol
7. açıkça
8. doğrudan doğruya
9. tam
10. (müz.) asıl notadan daha aşağı ve yanlış olarak. flat against the wall duvara yapışık. flatboat, flatbottom (den) düz karinalı gemi. flat broke (h)dili meteliğe kurşun atar durumda, beş parasız. flatcar (A.B.D) açık yük vagonu. flat denial kesin bir şekilde ret, kati surette inkâr. flatfish kalkan gibi yan yüzen balık. flatfooted düztaban
11. (A.B.D), (h)dili azimli. flathead yassı kafalı
12. (b.h) Amerika'da eski bir yerli kabilenin ferdi. flatiron ütü. flat race düz yerde yarış. flat rate tek fiyat. flat tire patlamış lastik. flattop (A.B.D) uçak gemisi. flatwork masa örtüsü gibi kolay ütülenir düz parçalar. fall flat büyük bir başarısızlığa uğramak. (I.)'ll tell you flat. Sana asıkça söyleyeceğim. The market is flat. Piyasa durgun. in ten seconds flat tam on saniyede. That' flat. Açık ve kesindir. Şüphe götürmez. flatly açıkca, peşin olarak. flatness düzlük, yassılık
13. tatsızlık, yavanlık.
İngilizce—Türkçe Sözlük (FreeDict, 2017)
flat /fˌɛtəɹˈiːtə/
1. apartman dairesi.
İngilizce—Türkçe Sözlük (FreeDict, 2017)
flat /fˈɛtɪd/
1. düz ve basık arazi
2. sığlık, kumsal
3. geniş ve düz olan şey, demiryolu arabası
4. düz sal
5. kılıcın yassı yüzü
6. kenarları alçak tepsi
7. madenin yassı damarı
8. (tiyatro) sahne dekoru için kullanılan kumaş gerili çerçeve
9. (müz.) bemol.
İngilizce—Türkçe Sözlük (Anonim)
flat
düz
yassı yayvan
düz arazi
ova
sığlık
bataklık
düz yüzey
bemol
sıkıcı
tekdüze
donuk
(iş/vb.) durgun
(lastik) havasız
(pil) bitik
tam
kesin
kati
değişmez
(içki) gazı gitmiş
gazsız
tamamen
bütün bütün
tam
apartman dairesi
kat