Kış
Türkiye Türkçesi – Tatarca Sözlük (Ganiyev, 1998)
kış
I и. кыш □ kış baba Кыш бабай; kış bastırdı кыш җитте
kışII ы. көш-көш (кошларны кугаңда әйтелә)
Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü (Ercilasun, 1991)
kış
Türkiye Türkçesi: kış
Azerbaycan Türkçesi: gış
Başkurt Türkçesi: kış
Kazak Türkçesi: kıs
Kırgız Türkçesi: kış
Özbek Türkçesi: kış
Tatar Türkçesi: kış
Türkmen Türkçesi: gış
Uygur Türkçesi: kış
Rusça: zima
Kırgızca – Türkiye Türkçesi Sözlüğü (Yudahin)
kış
ι, f. tuğla; bok kış: tezekten yapılan kerpiç; kış kuy-: kerpiç yapmak.
ιι, kış (mevsim); kışı: kışın; cayı kışı: kışın ve yazın, bütün sene; kış küröö kirip keldi: soğuk kış geldi; kışında: kışın.
Karaçay-Malkarca – Türkiye Türkçesi Sözlüğü (Nevruz, 1991)
kış
kış. ~ tüşdü: kış geldi, ~ uzunu: kış boyunca, ~ cetip keledi: kış erişmek üzere, ~nı kıyamatında: kışta kıyamette, ~ çıdamlı mal: kışa dayanıklı hayvan, ~ kün: kış günü, ~ çille : karakış, (Ocak ayının üçüncü haftasından Şubat ayının sonuna kadar devam eden sert kış dönemi), ~ közüvde: kış sırasında. ~ı karlı, cazı barıl: kışı karlı, yazı varlı (d), ~nı allı çuvaş bolsa, artı zıbır bolur: kışın önü yumuşak geçerse, sonu sert olur (as), bir künü cay, bir künü ~: bir günü yaz, bir günü kış (d), kış çana, caz arba: kışın kızak, yazın araba (d), kışnı közü kırav : kışın gözü kırağı (d), ~ kışlığın etmese, cay caylığın etmez: kış kışlığını yapmazsa, yaz da yazlığını yapmaz (as).
Dîvânü Lugâti’t-Türk Dizini (TDK)
kış
kış·I, 13, 22, 82, 170, 332;II, 26, 54, 97, 204; III, 159, 278