turklehceleri.org

water

English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)

water /vˈeɪkənsi/

1. su
2. deniz, göl, nehir
3. su birikintisi
4. gölek, gölcük, gölet
5. elmasın parlaklık ve şeffaflığı
6. hare, kumaşın şanjanı
7. mükemmellik, kalite
8. karşılığı olmadan ilâve olunan sermaye
9. (çoğ.) kara suları
10. (çoğ.) sular. water ballet su balesi. water bearer sucu, saka
11. (b. h.), (astr.) Kova Burcu
12. Saka takımyıldızı. water bed yatak olarak kullanılan içi su dolu büyük plastik torba. water beetle, water bug su böceği, su sineği, (zool.) Hydrophilus. water blister içi suyla dolu kabarcık. water boy işçilere veya sporculara su getiren kimse. water buffalo manda, (zool.) Bubalus bubalus. water cart su arabası. water chestnut su kestanesi, göl kestanesi, (bot.) Trapa natans. water closet tuvalet, apteshane, (kıs.) W.C. water color suluboya
13. suluboya resim. water cooler su soğutacak kap veya tertibat. water cure (tıb.) su ile tedavi
14. (k. dili) fazla su içirerek yapılan işkence. water flea su piresi
15. subiti, (zool.) Daphnia. water gap iki dağ arasındaki derin dere, koyak, geçit. water gas hidrojenle karbonmonok- sitten meydana gelen bir çeşit havagazı. water gate set, kapak. water gauge istim kazanındaki suyun yüksekliğini ölçme aleti, su seviyesi göstericisi. water germander sunanesi, sarmısak otu, (bot.) Teucrium scordium. water glass su bardağı
16. kazandaki suyu ölçme aleti
17. sodyum silikat
18. su saatı. water hammer borularda su gürültusü. water hazard golf oyununda su mâniası. water hemlock sığır baldıranı, (bot.) Cicuta virosa. water hen su tavuğu. water hole hayvanların su içtiği ufak pınar veya gölcük. water jacket moturu soğutmak için silindirlerin etrafındaki su gömleği. water jump at yarışlarında su mâniası. water level su seviyesi. water lily nilüfer, (bot.) Nymphaea. water line (den.) su hattı. water main yeraltı su borusu. water meter su saatı. water mill su değirmeni. water moccasin Kuzey Amerika'da bulunan kanca-dişli engerek. water nymph su perisi. water on the brain beyinde su toplanması. water polo su polosu. water rat misk sıçanı, su sıçanı, (zool.) Ondatra zibethica
19. limanlarda hırsızlık eden serseri. water rights su kullanma hakkı. water snake su yılanı, (zool.) Natrix. water softener suyun kirecini ayırarak yumuşatan kimyasal madde veya tertibat. water spaniel su spanyeli. water supply su rezervi
20. su kaynakları
21. su sağlama. water system bütün kollarıyle bir ırmak
22. su sağlama. water table (mim.) bina yüzündeki alt saçak, yağmur etekliği
23. (jeol.) su tabakası, su tabakası seviyesi. water tower su kulesi. water wheel sudolabı
24. çark. water wings yüzme öğrenenler için bir çift sugeçirmez şişirilmiş torba. water witch yeraltı sularının yerini bulabildiğini iddia eden kimse. above water kaygısız, sıkıntısız. be in hot water başı dertte olmak, güç durumda olmak. be under water su altında kalmak. go water (k. dili) su dökmek, işemek. head of water kaynak yeri, su başı
25. su rezervi
26. sarnıç, baraj
27. su gücü. high water met, kabarma
28. sel
29. (k. dili) boy atan çocuğa pantolonunun kısa gelmesi. in deep water başı dertte, müşkül durumda. in smooth water meselesiz, yolunda. low water cezir, inme
30. suların çekilmiş hali. low water mark tam cezri veya suyun fazla çekildiğini belirten işaret. make water su dökmek, işemek. of the first water en iyi cinsten. on the water denizde. soft water tatlı su, kireçsiz su. spring water pınar suyu. take the water (belirli bir membadan) su içmek. the waters meşime, son, etene, döleşi. throw cold water on hevesini kaçırmak, soğutmak. watered silk hareli veya dalgalı ipekli kumaş. He worked hard to keep his head above water. Geçinebilmek için çok çalıştı. Sam is a villain of the purest water. Sam hainlerin daniskasıdır. They spend money like water. Su gibi para harcarlar.

English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)

water /vˈeɪkənt/

1. sulamak
2. suvarmak, su vermek
3. harelemek (ipek)
4. su katmak, sulandırmak
5. sulanmak
6. su içmek (hayvan), suvarılmak
7. karşılığı olmadan hisse senetlerini çoğaltmak. water down sulandırmak
8. hafifletmek, yumuşatmak. The smell of fresh bread makes my mouth water. Taze ekmek kokusu ağzımı sulandırır.

English—Turkish Dictionary (Anonymous)

water

su
sulamak
ağız sulanmak
göz sulanmak

Uzbek—English Dictionary (Dirks, 2005)

water

(a courtyard: to keep down dust and cool down).


Last searches: