throw
English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)
throw /tˈeɪkəʊvə/
1. (threw, thrown) atmak, fırlatmak
2. ipeği büküp ibrişim yapmak
3. düşürmek
4. giyivermek, arkaslna alıvermek
5. (hayvan) yavrulamak
6. (zar) atmak
7. (mak.) kolu çevirerek açmak veya kapamak (makas)
8. (güreşte) yere atmak
9. (çömlek) şekillendirmek
10. (argo) (parti) vermek, (ziyafet) çekmek
11. etkilenmesine sebep olmak
12. aniden yönünü değiştirmek
13. oy ver mek
14. atış, atma
15. tehlikeye atılma
16. atlı
17. atım
18. (mak.) makas kolunun açılıp kapandığı mesafe. throw a game oyunda şike yapmak. throw a kiss el ile öpücük göndermek. throw a sop to önüne kemik atmak. throw away atmak
19. vaz geçmek
20. kaçırmak
21. ziyan etmek. throw away a line (tiyatro) duyulmayacak bir söz söylemek. throw back ilerlemesini engellemek
22. atavizme dönmek. throw cold water on ümidini kırmak. throw dust in one' eyes aldatmak, gözünü görmez hale koymak. throw in birbirine geçirmek
23. ilâve etmek, caba olarak ilâve etmek. throw in one' lot with kaderleri bir olmak. throw in one' teeth meydan okumak, hakaret etmek. throw in the towel (argo) yenilgiyi kabullenmek. throw light on ışık tutmak, aydınlatmak. throw mud at çamur atmak. throw off üstünden atmak
24. -(den.) kurtulmak
25. saçmak, yaymak
26. çabucak yapıvermek
27. karıştırmak, yanlış yola yöneltmek
28. tavla oyununda pul almak. throw one, weight around kuvvetini hissettirmek. throw oneself at one birinin dostluğunu veya teveccühünü kazanmaya çalışmak. throw oneself into tamamen iştirak etmek. throw oneself on güvenmek
29. za'fından faydalanmak. throw open açmak
30. bütün engelleri ortadan kaldırmak. throw out dışarı atmak
31. işinden atmak
32. laf atmak
33. ışık yaymak
34. altüst etmek. throw over vaz geçmek, terketmek
35. devretmek. throw overboard atmak, başından atmak, terketmek. throw rug ufak halı parçası. throw stones at (a person) (birine) taş atmak, laf atmak. throw the book (argo) en ağır cezaya çarptırmak
36. paylamak. throw the lock sürgülemek. throw together yapıvermek
37. bir araya getirmek. throw up yukarı atmak
38. kusmak
39. acele bina etmek, acele yığmak. throw up a job iSten ayrılmak, işi bırakmak. throw up a window pencere açmak. throw up one' dinner (veya cookies) istifrağ etmek, kusmak. throw up one' hands yenilgiyi kabullenmek, pes etmek. throw up the sponge boksta yenildiğini kabul etmek, pes demek. a stone' throw bir taş atımı. The unannounced quiz threw me. Habersiz yapılan imtihanda çuvalladım. The snake throws its skin. Yılan deri değiştirir. She threw prudence to the wind and married the gypsy. Kısmetini tepti ve çingeneyle evlendi. The spoiled brat threw a tantrum. Haylaz velet öfkeyle tepindi.
English—Turkish Dictionary (Anonymous)
throw
atmak
fırlatmak
(parti/yemek/vb.) vermek
düzenlemek
atmak
şok etmek
afallatmak
şaşkına çevirmek
atma
atış
fırlatma