teren
Karachay-Balkar—Turkish Dictionary (Nevruz, 1991)
teren
derin. ~ñe: derine, ~ine: derinine, ~inde: derininde, bek ~ne ketme (d): çok derine gitme, fazla ileri gitme, kölnü em ~ine bathandı: gölün en derin yerine batmış, teñizni ~inde çabak tuthan tınç tüldü: denizin derininde balık tutmak kolay değil, cüregimi ~inde caşatama: kalbimin derininde yaşatıyorum, ~ suv: derin su, ~ tabak: derin tabak, ~ bilimi bolğan adam: derin ilmi olan insan, urluknu asırı ~ atmağız: tohumu fazla derin ekmeyiniz, boynu ~ oyulğan çepken: yakası derin oyulmuş entari, ~ sağış: derin düşünce, ~ñe energe kerekdi: derine inmek gerekiyor, ~ es iysek: derin düşünürsek, iş ~ñe kete tebregendi: iş derinleşmeye başladı, iş sarpa sarmaya başladı, suvnu ~ine kirip cüzedi: suyun derin yerine girip yüzüyor, hazır aşğa ~ çolpu (d): hazır yemeğe derin kepçe.