sın-
Pure Turkish to Turkish (Kuleli)
sın
1. Cüsse
2. Değerlendirme, Eleştiri, Kritik, Tenkit
3. Eleştiri, Kritik, Tenkit
Kyrgyz—Turkish Dictionary
sın
I, 1. imtihan, uzmanlar vasıtasiyle yapılan muayene (expertise); tenkit; sın cana öz özün sınoo: tenkit ve kendine tenkit (autocritique); sın tak-: tenkit etmek; sın cukpayt yahut sın tayğılat yahut sın takkıs yahut sın tağar ceri cok: tenkit edecek yeri yok, tenkide bir behana yok; her tenkitten üstün; 2. iç vasıf karakter, seciye; 3. sın atooç gram sıfat ismi, adjectif.
II: sınım tutaşıp turat: bütün vücudumda bir ağırlık hissediyorum; (ağrıdan) arkamı bile doğrultamıyorum; sın sööğü kalğan: yalnız kemiği kalmış, aşırı zayıflamış; kurumuş.
Kyrgyz—Turkish Dictionary
sın-
III, 1. kırılmak; 2. iflâs etmek.
Karachay-Balkar—Turkish Dictionary (Nevruz, 1991)
sın
1. Sin, mezar. ~taş: mezar taşı, ~ bolmak: taş kesilmek, kaskatı kesilmek, ~ bolluk: mezar taşı olasıca, ~ cazıvçu: mezar taşı yazıcısı; 2. Görünüş, fizik. ~ı ariv: görünüşü güzel, ~ına karasañ ne aytıv barıdı: fiziğine bakarsan diyecek bir şey yok.
Index of Diwan Lughat al-Turk (TDK)
sın
boy, bos· III, 138
mezar·III, 65, 138