straight
English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)
straight /spˈɪndəllˌɛɡɪd/
1. doğru, müstakim, düz
2. namuslu, dürüst
3. (k. dili) güvenilir, emin
4. düzenli, muntazam, tertipli
5. şaşmaz, fark gözetmez
6. halis, saf (içki)
7. (k. dili) sapık olmayan
8. (müz.) içten geldiği gibi söylenmiş, irticalen söylenmiş
9. doğru çizgi, düz hat
10. "the" ile koşuda son dönemeçle hedef arasındaki mesafe
11. pokerde beş kartlı bir seri
12. dosdoğru, sapmaksızın, yanılmadan
13. namuslu bir şekilde. straight and narrow doğru ve dürüst. straight from the shoulder hiç kaçınılmadan. straight man (A.B.D.), (k. dili) sahnede komedyenle çalışan ciddi görünüşlü oyuncu. straight role fazla özelliği olmayan basit rol. straight ticket (A.B.D.) hep bir partinin adaylarına verilen oy. straight face anlamsız surat. go straight ıslah olmak. out of straight eğri. stand up straight dik durmak. straight'ly açıkça, dobra dobra. straight'ness doğruluk.
English—Turkish Dictionary (Anonymous)
straight
düz
düz
paralel
düzenli
dürüst
kaçamak olmayan
doğru
dürüst
namuslu
eski kafalı
tutucu
geleneklere bağlı
karşı cinse ilgi duyan
zıtcinsel
ciddi
(içki) sek
düz
dümdüz
doğru
direkt
doğruca
dosdoğru
(yarış/vb.'de) düzlük