turklehceleri.org

spot

English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)

spot /ˌɛsˌɛnˈɛnpˌiːpˌiːwˈaɪ/

1. yer, mevki, mahal
2. benek, nokta, leke
3. ayıp
4. gölgebalığı, sarıağız, deniz güzeli, (zool.) Sciaena
5. projektör ışığı
6. kısa reklam
7. (İng.) bir miktar (içecek)
8. (argo) güç durum
9. yerinde olan
10. peşin
11. ara sıra rasgele. spot ball siyah benekli beyaz bilye. spot cash peşin para. spot check ara sıra teftiş etme. spot weld elektrikle yapılan nokta kaynağı. hit the high spots (k.dili) yalnız en önemli noktalara değinmek. hit the spot (argo) tam yerinde olmak. in a spot utandırıcı veya müşkül bir durumda. in spots ara sıra. on the spot hemen, derhal
12. hemen oracıkta, olay yerinde, vaka mahallinde
13. sorumlu
14. tehlikede
15. (argo) ölüm tehlikesinde. put on the spot hesap vermeye davet etmek
16. hesaplaşmaya çağırmak. soft spot zaaf, sevgi
17. zayıf nokta. ten spot onluk kâğıt para. ten spot of hearts (iskambil) kupanın onlusu. touch a sore spot en hassas noktaya dokunmak. X marks the spot. X olay yerini gösteriyor.

English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)

spot /snˈɒb/

1. (-ted, -ting) beneklemek, lekelemek, benek benek etmek
2. kirletmek, şerefini lekelemek
3. bulmak
4. tanımak
5. nişanalmak
6. yer yer dağıtmak: yerleştirmek
7. atamak
8. lekelenmek, benek benek olmak.

English—Turkish Dictionary (Anonymous)

spot

yer
mahal
benek
çekit
leke
(yüzdeki) ben
namus lekesi
ayıp
güç durum
kısa reklam
projektör ışığı
hüküm giyme
mahkûmiyet
beneklemek
lekelemek
ayırt etmek
seçmek
görmek
tanımak
bulmak


Last searches: