sav
Turkish—Tatar Dictionary (Ganiyev, 1998)
sav
и. 1) сүз; 2) хәбәр; 3) тезис
Karachay-Balkar—Turkish Dictionary (Nevruz, 1991)
sav
1. Tam, bütün, tüm, tekmil, doğru. ~ aynı tohtamazdan işledi: bütün bir ay durmadan çalıştı, ~ gırcınnı aşadı: bütün ekmeği yedi, ~ duniyağa belgili adam: tüm dünyaca tanınmış adam, ~ ceti cıl sakladım: tam yedi yıl bekledim, ~halk cıyılsa: tekmil halk toplansa, ~ sözü bolmağan: doğru sözü olmayan; 2. Sağ, hayatta, canlı, sağlam, sıhhatli, sağlıcakla. ~ bitgen adam: sağlam yapılı adam, canım ~dan seni koymam: canım sağ oldukça seni bırakmam, elde canı ~ adam kalmağandı: köyde canı içinde (sağ) adam kalmamış, atañ-anañ savmudu: baban annen sağmı, atam ~ zamanda: babam sağ iken, babam hayatta iken, ~ bolmak: sağ olmak, iyileşmek, avruğan sav bolğandı: hasta iyileşti, irahın at ~ bolup baradı: hasta at iyileşip gidiyor, oy sen ~ caşa: oy sen sağlıklı yaşa, ~ etmek: iyileştirmek, doktor avruğannı ~ etdi: doktor hastayı iyileştirdi, ~ bolmazlık: iyileşmeyecek, ~ bolmazlık avruv: iyileşmeyen hastalık, ~ bol: sağol, ~ bolsun boluşdu: sağolsun yardım etti, kiyimiñi ~ cırt: elbiseni sağlıcakla eskit, ~ kel: hoşgeldin, ~ körüşeyik: sağlıcakla görüşelim, ~ ceri cokdu: sağlam yeri yok, ~ kalğan: hayatta kalan, ~ kallık: sağ kalasıca, sağlıklı yaşayasıca, meşinağıznı ~ tutuğuz: arabanızı güle güle kullanınız, ölgenni ~ unutdurur (d): ölüyü sağ unutturur, avruğannı orununda ~ ölür: (d): hastanın yatağında sağlam ölür, canı ~ğa bir madar tabıladı: hayatta olana bir çare bulunur.