turklehceleri.org

rush

English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)

rush /ɹɪtˈɔːt/

1. koşma, acele etme
2. hücum, hamle, hız
3. hızlı hareket
4. üşüşme rush hour işin veya trafiğin en sıkışık olduğu zaman. rush order acele sipariş. in a rush meşgul.

English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)

rush /ɹɪtˈɔːt/

1. koşmak, hızla yürümek, acele etmek
2. saldırmak
3. hızla akmak
4. düşüncesizce hamle yapmak
5. koşturmak, acele ettirmek
6. geriye atmak, püskürtmek
7. Amerikan futbolunda topu koltuğuna alıp koşmak
8. (A.B.D.) üyeliğini göz önünde bulundurmak. rush a bill through bir kanun tasarısını acele ile meclisten geçirmek. rush into print kitap yayımlamaya veya gazeteye yazı koymaya acele etmek. rush out of the room odadan fırlayıp çıkmak. refuse to be rushed kendi ağır temposundan vazgeçmemek.

English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)

rush /ɹɪtˈɔːʃən/

1. saz, hasırotu, kofa, (bot.) Juncus
2. saz sapı
3. önemsiz şey, ıvır zıvır, fasa fiso. rush'y sazlık.

English—Turkish Dictionary (Anonymous)

rush

acele etmek
aşıkmak
koşmak
seğirtmek
acele ettirmek
koşturmak
aceleyle/baştansavma yapmak
aceleye getirmek
sıkboğaz etmek
sıkıştırmak
saldırmak
üstüne çullanmak
atılmak
tullanmak
acele
telaş
itip
kakma
saldırı
hamle
üşüşme
rağbet
talep
istek
hasırotu
saz


Last searches: