mean
English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)
mean /mˈalɪs/
1. adi, aşağı, değersiz
2. rezil, alçak, bayağı
3. cimri, pinti
4. kılıksız
5. yoksul
6. (k. dili) huysuz
7. (k. dili) utangaç
8. (A.B.D.), (k. dili) keyifsiz
9. (k. dili) kötü huylu, ahlâksız, tehlikeli
10. (k. dili) zor, güç
11. (argo) şahane, nefis. no mean city çok iyi şehir. meanly alçakçasına. meanness adilik
12. cimrilik.
English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)
mean /mˈɑːli/
1. (meant) (ment) niyet etmek, kurmak, düşünmek
2. ifade etmek, mana vermek, kastetmek, demek istemek
3. demek. He means well. Ne kadar beceriksiz olsa da hüsnüniyeti var. It is meant for you Bu sizin için. What do you mean by it? Ne demek istiyorsun? Yaptığın doğru mu? You mean everything to me Sen benim her şeyimsin.
English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)
mean /mˌalɪˈanɪti/
1. orta, vasat
2. vasati, ortalama
3. (mat.) orantılı. mean distance ortalama mesafe. mean pressure ortalama basınç. mean time vasati güneş saati. Greenwich mean time Greenwich ortalama güneş saati.
English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)
mean /mˈalɪk/
1. iki şeyin ortası, vasat, orta
2. ılımlık
3. (mat.) ortalama nicelik
4. istatistikte gözlem sonucu ortalama değer
5. (man.) orta terim
6. (bak.) means the golden mean her şeyin kararı, ikisi ortası, ideal olan şey.
English—Turkish Dictionary (Anonymous)
mean
pinti
cimri
kaba
çirkin
huysuz
haşin
adi
bayağı
alçak
acımasız
anlamına gelmek
demek olmak
demek istemek
kastetmek
istemek
niyet etmek
aritmetik ortalama