long
English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)
long /lˈuːkəɹˌiə/
1. çok istemek, arzulamak, hasretini çekmek, özlemek. long for özlemek, arzulamak. long after a friend bir dostun özlemini çekmek. long for freedom hürriyet hasreti çekmek. I long to go Gitmeyi çok istiyorum. longing hasret, özlem. longingly hasretle, özlemle.
English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)
long /luːkˈiːmiə/
1. çok, pek: geç
2. müddetince, müddetine kadar, çok vakit, çoktan.
English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)
long /ləvˈant/
1. uzun
2. uzun süren, yorucu
3. mesafece uzun
4. alışılmıştan uzun
5. şümullü, uzak (tarih)
6. (şiir) uzun hece. long division (bak.) division. long dozen on üç. Long Island New York eyaletinde bir adanın ismi. long johns (A.B.D.), (k. dili) uzun paçalı don. long jump uzun atlama. long measure uzunluk öIçüsü. long on mevcudu bol, fazlası olan. long shot kazanma ihtimali az bir teşebbüs veya bahis. long since çoktan beri, epey zamandır. long ton 1016 kiloluk ton. long view uzağı görüş, ilerisini görüş
7. planlamada ilerideki sonucu düşünebilme. a long face ekşi yüz, asık surat. a long head alışılmıştan uzun kafa
8. zekâ, akıl, anlayış. a long tongue uzun dil, (colloq.) dillidüdük. as long as mademki. so long as sürece. at long last en sonunda, nihayet. before long yakında, çabuk. in the long run nihayette, en sonunda. not by a long shot (k. dili) hiç. not by a long (sig.)ht, not by a long ways katiyen. of long standing çok eski. the long and the short of it uzun lafın (kıs.)ası, hulasa, doğrusu. longish uzunca.
English—Turkish Dictionary (Anonymous)
long
uzun
uzun zaman
uzun zamandır
uzun süre
(for/to ile) çok istemek
can atmak