koş
Pure Turkish to Turkish (Kuleli)
koş
1. Çift (iki tek bütünü), Çift (tarım)
Kyrgyz—Turkish Dictionary
koş
I, sağesen, iyi durumda mes'ut, hoş; koş: Allaha ısmarladık, hoşça kalın!; koş bol-: sevinmek, neşeli bir durumda bulunmak; ubaktı koş: vakti hoş, memnun, sevinç içinde; şen-neşeli; koş köñüldük: halîm-selîm olmaklık.
II, 1. çift, çifte, iki katlı; koş ooz: iki namlılı tüfek; koş söz: mürekkep kelime; koş biylik: hâkimiyette ikilik; korkoño koş körünüt ats-: korkana bir şey çift olarak görünür; koş koldop: iki elle; koş attabay kılbaysmğ: yanına birisini yardımcı olarak almadan hiç bir iş yapmıyorsun; 2, koşum takımla- riyle. (mutat olduğu üzere çift olan) hayvanlariyle birlikte sapan yahut pulluk; koş çıktı: çift sürmeye başladılar; çift sürme başladı; koş çığar-: çift sürmeye başlamak; calğız öğüz koş bollboyt, caaktaşkan dos bolboyt ats.: tek öküz çift olmaz (koşum teşkil etmez) çekişenler dost olmaz.
III, iğreti keçe ev:, işçilerin nuuj- vakkat olarak oturdukları yahut uzun göç ve sefer esnasında kullanılan küçük keçe ev.
IV, haykırış = çay II (fakat tek bir koyun hakkında); koş-koş; dese, kuyañı koy koşokko koşulat ats.: «koş-koş» diye ibağırılırsa, direngen koyun dahi bağlanacak yere yanaşır.
Kyrgyz—Turkish Dictionary
koş-
V, 1. katmak, birleştirmek, ilâve etmek, çift yapmak, çiftleştirmek; er Kurmanbek baatırğa Kanışaydı koşomun folk.: Kanışay (kızı) 'bahadır Kurmanbekle bir-leştiriyorum; baş koş-, bk. baş I; koşo: beraber, hep birlikte, buna ilâveten; sen menen koşo baram: seninle birlikte gideceğim; tañ menen koşo oyğon-: şafak sökerken uyanmak; 2. es. hediye etmek (mihir ödeyen delikanlıya yahut ziyafet-şölen tertip eden kimseye yardım olmak üzere); aldubız karadan, artıbız koydon koşumçabızdı koştuk: ileri gelenlerimiz, birer inek, servetçe geri olanlarımız ise, birer koyun hediye ettik; akça koş-: para ile yardım etmek; 3. emretmek, tevdi eylemek; 4. şiir söyliyerek sağu sağmak (ölü için ağlarken, yahut kızı kocasının köyüne yollarken); şarkıda anmak; 5. taklit etmek (öykünmek); küküktüñ tooşuna öz tooşun cakşı koşot: guguk kuşunum sesini iyi taklit ediyor.
Karachay-Balkar—Turkish Dictionary (Nevruz, 1991)
koş
1. Çiftlik, hayvan çiftliği, mandıra; kır barınağı, çoban kulübesi, bahçevan kulübesi. Malçı ~: hayvancılık yapılan çiftlik, çiftlikte çalışanların barındığı ev, (Karaçay-Malkar’da hayvan sürüleri köylerden uzakta yer alan otlaklarda güdülür ve beslenir, sürü bakıcıları aylarca evlerine dönmezler ve hertürlü ihtiyaçlarını kendileri görürler, hayvan bakıcılarının barındığı barınaklar ile hayvanların toplandığı barınaklara topyekün koş adı verilir; ~xa igilik: koşunuza iyilikler olsun! (Koşa gelen misafirin orada bulunanlara verdiği selam), bal ~: arı çiftliği, bal üretme çiftliği, tuvar ~: sığır çiftliği, cılkı ~: at çiftliği, koy ~: koyun çiftliği, ~ nöger: çiftlik arkadaşı, çiftlikte ortaklaşa çalışan kişilerden her biri, ~ salmak: yerleşmek (mec.), koş inşa etmek, ~ tamada: koşun büyüğü, çiftliğin önderi, katın ~: çiftlik sahibinin ailesiyle birlikte kaldığı koş, ~ da bara bara tüzeledi (as.): çiftlik de gide gide düzelir, ~da cokğa ülüş cok (as.): koşda bulunmayana hisse yok, çiftlikte bulunmayana azık da yok; 2. Çift, birleşik, bitişik. ~ uvuç: iki avuç, iki eli birleştirerek yapılan avuç, bilek ~: omuz eklemi, kol ile omuzun bitişdiği yer, ~kaş: bitişik kaşlı, ~ cegilgen atla: çift koşulan atlar, ~ ülüş: iki hisse, çift hisse, ~~: çift çift, ikişer ikişer; 3. Sürgün, (yan) filiz. Nartüxnü ~u: mısırın yan filizi.
Index of Diwan Lughat al-Turk (TDK)
koş
çift, çifte, herhangi bir şeyin çifti, eşi·I, 359;III, 126 bkz> koşa