turklehceleri.org

kat-

Turkish to Pure Turkish Dictionary (Kuleli, 2013)

kat

[Köken: Anlam genişlemesi] (binada): Kat, (tabaka): Katmer, Katlam, Katlak, (misli): Yol

Turkish—Tatar Dictionary (Ganiyev, 1998)

kat

1. и. 1) кат, катлам; bir kat et, bir kat hamur бер кат ит, бер кат камыр; 2) кат, этаж; evin ikinci katı өйнең икенче каты. 2. рәв. кат, мәртәбә; ondan iki kat pahalı аннан ике кат кыйммәтрәк

Comparative Turkic Languages Dictionary (Ercilasun, 1991)

kat

Türkiye Türkçesi: kat
Azerbaycan Türkçesi: gat
Başkurt Türkçesi: kat
Kazak Türkçesi: kabat katpar kat
Kırgız Türkçesi: katmar
Özbek Türkçesi: kat katläm
Tatar Türkçesi: kat
Türkmen Türkçesi: gat gatlak
Uygur Türkçesi: kat
Rusça: slóy

Comparative Turkic Languages Dictionary (Ercilasun, 1991)

kat

Türkiye Türkçesi: kat
Azerbaycan Türkçesi: gatmärtäbä
Başkurt Türkçesi: kat
Kazak Türkçesi: kabat
Kırgız Türkçesi: kabat
Özbek Türkçesi: kavät
Tatar Türkçesi: kat
Türkmen Türkçesi: gat etaj
Uygur Türkçesi: ḳävät kat
Rusça: etaj

Comparative Turkic Languages Dictionary (Ercilasun, 1991)

kat

Türkiye Türkçesi: kat
Azerbaycan Türkçesi: gat
Başkurt Türkçesi: kabat kat tapkır
Kazak Türkçesi: ret märte dürkin
Kırgız Türkçesi: colu marta
Özbek Türkçesi: märtä däf'ä
Tatar Türkçesi: kabat kat tapkır
Türkmen Türkçesi: esse
Uygur Türkçesi: ḳetim
Rusça: raz

Uzbek—English Dictionary (Dirks, 2005)

kat

dial.: (Persian) a large wooden platform (s. karavot).

Kyrgyz—Turkish Dictionary

kat-

ıv sertleşmek, katılaşmak, kabalaşmak; aldı katkan: bitap düşmüş, miskin; kalğan-katkan: kalıntılar döküntüler; emine kılarına başı kattı: şaşırdı ve ne yapacağını bilmedi.


vgizlemek, ilâve etmek. ilhak etmek, katmak; bek cerge kat-: uzak bir yer gizlemek; baş kat-: saklanmak, kendine sığınacak bir yer bulmak; koynuma katıp aldım: koynumda sakladım; ak albarstı kınına kaytıp katıp aldı folk. parlak kılıcını tekrar kınına soktu; ün katpastan: sesini çıkarmadan, hiçbir şey söylemeden, susarak; söz katpay: tek bir kelime söylemeden; cügön kat: oyanlamak; okto kat- yahut nokto kat- yular takmak; coldu kata: bütün yol boyunca; coldu kata söylöşüp keldik: bütün yol boyunca konuştuk; tün kat-: bütün gece gitmek; geceleyin gitmek; uyuktağan uyku alât, tün katkan cılkı alat, tün katkan cılkı alat ats. uyuyan uyku alır, geceleyin yürüyen ise, at kazanır.

Kyrgyz—Turkish Dictionary

kat

ı, a. mektup, ayız; col kat: yol vesikası (hareket emri); til kat: imzalı makbuz; işenim kat yahut elçilik kat: itimatname; kat-çot kon. okur yazarlık; tahsil görmüş olmaklık; al kat bilet: o, okuma yazma biliyor; katka sal: haciz koymak, eşyayı müfredatiyle kaydetmek; maldı katka saldır: hayvanları bir bir kaydettir; kat taşuuçu: mektupları dağıtan müezzi; tuyak kat bk. tuyak; 2. çöp kat: kitap içine konulan beldek.


ıı, tabaka, sıra; cer kulağı ceti kat: ats. dünya yayıntı ile doludur (harf.: yerin kulağı yedi kattır).; kat kat: tekrar tekrar; birkaç kat; kat buyuruk etiş gram. fiilin ettirme (causatif) şekli.


ııı: kat kat kül- = = kart kart kül- (bk. kart ıv).

Explanatory Turkmen Dictionary (Kyýasowa, 2016)

kat

I, at. Boý, syrat, kamat. Magtymguly, ýok bu sözüň hatasy, Pelek elip katdym duta eýledi (Magtymguly). Katdy ýylan dek towlanyp, Ýar onda aglar, men, munda (Andalyp).


KAT II, at. Bir zadyň kadaly çägi, derejesi, serhedi, çäk. Ýüregi ýarylar katdyna ýetipdi (A. Nazarow).

Uyghur—Turkish Dictionary (Kurban, 2016)

kat

Büyük sandık.

Karachay-Balkar—Turkish Dictionary (Nevruz, 1991)

kat

1. Kat. Cerni ceti ~ı: yerin yedi katı, köknü segiz ~ı: göğün sekiz katı, ~ ~ tonlu, karış boylu (bilm.): kat kat donlu, karış boylu (lâhana), nença ~ kiyimiñ bardı: kaç kat elbisen var, ~ carım: bütünün yarısı, yarım, ol meni ~ carımım da bolalmaz: o benim yarım bile olamaz, birgeñe eki ~ iç kiyim elt:beraberinde iki kat çamaşır götür. 2. Kat, yan, nezd. Meni ~ımda caşaydı: benim yanımda yaşıyor, kimni ~ına barasa: kimin yanına gidiyorsun, Allahnı ~ında igi betli bol: Allah nezdinde alnın ak olsun.

Index of Diwan Lughat al-Turk (TDK)

kat

kat· I, 320; III, 27

nezd, yan· I, 64, 320; III, 240

"mugaylan" dikeni meyvesi; dikenli ;eylerin meyvesl; her bir a ğacın meyvesi· II, 146, 147


Last searches: