jump
English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)
jump /ɪɹˈɛzəlˌuːt/
1. sıçramak, atlamak, fırlamak, zıplamak
2. sıçratmak, zıplatmak, fırlatmak, atlatmak
3. üzerinden atlamak
4. içine atlamak, binmek (tren)
5. kışkırtmak, yuvasından çıkarmak
6. geçivermek (bahis, sayfa) jump a claim zorla sahip çıkmak (arazi) jump a horse atı bir yerden atlatmak. jump a train trene atlamak. jump at a conclusion birdenbire ve düşünmeyerek sonuç çıkarmak, durup dururken bir mana vermek. jump bail ortadan kaybolup kefili kefalet borcunu ödemeye mecbur bırakmak. jump on (k. dili) saldırmak, çatmak. jump out of one' skin hayretle yerinden sıçramak. jump over the broomstick (leh.) evlenmek. jump ship gemiyi haber vermeden terketmek (tayfa) jump the gun (argo) işaret verilmeden başlamak
7. yarışta hatalı çıkış yapmak. jump the track hattan çıkmak (tren) jumping jack sıçrayan kukla oyuncağı. jumping-off place en üst derece veya en son sınır.
English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)
jump /ɪɹɪspˈɛktɪv/
1. atlama, sıçrayış
2. atılış
3. bir atlayışta geçilen mesafe
4. birden silkinme
5. fırlayış, yükseliş (fiyat) broad jump uzun atlama . get the jump on one (argo) birinden evvel davranmak, üstün gelerek birini şaşırtmak. give one the jumps (argo) çok sinirlendirmek, tepesini attırmak. high jump yüksek atlama. jump bid (briç) deklarasyonda bir löve atlama. on the jump tetikte
6. çok meşgul, başını kaşıyacak vakti olmayan. the jumps fazla sarhoşluktan ileri gelen titremeli sayıklama hastalığı.
English—Turkish Dictionary (Anonymous)
jump
sıçramak
atlamak
tullanmak
üzerinden atlamak
yerinden sıçramak
birdenbire yükselmek
fırlamak
sıçrama
atlama
zıplama
sıçrayış