ground
English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)
ground /ɡˈʊdwɪl/
1. (bak.) grind. ground glass buzlu cam
2. cam tozu.
English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)
ground /ɡˈʊdi/
1. yeryüzü
2. yer, zemin
3. toprak
4. meydan, saha, arsa
5. mesafe
6. denizin dibi, dip
7. mebde, prensip
8. kabartma iş yapılacak düz satıh
9. maden levha üstüne sürülen ve işlenmeyecek kısımları muhafaza eden yapışkan terkip
10. (elek.) toprak. ground ball (beysbol.) yere sürtünerek giden top. ground bass (müz.) en kalın sesle tekrarlanan melodi. ground cover toprağa yakın yetişen kalın bitki örtüsü. ground crew hava meydanı tayfası. ground floor zemin katı. ground hog Amerikada bir çeşit dağ sıçanı. ground hog day 2 şubat. ground ice suyun dibinde meydana gelen buz. ground ivy yer sarmaşığı. ground line resimde alt çizgi, ön çizgi. ground pine kurdayağı, (bot.) Lycopodium
11. kurtluca, meşecik, (bot.) Ajuga chamaepitys. qround plan bir binanın zemin planı. around plate toprak levhası. ground rent arsa kirası. ground speed (hav.) yer sürati. ground swell soluğan. ground water yeraltı suyu. ground wire (elek.) toprak teli. ground zero bombanın patladığı yer. above ground yeryüzünde
12. meydanda. break ground tarla sürmek
13. yeni bina için yere ilk kazmayı vurmak, temel atmak
14. işe başlamak. cover ground yol almak
15. konuya değinmek. cut the ground out from under one's feet (colloq.) ayağını kaydırmak, delillerini çürütmek. down to the ground her hususta, tamamen. from the ground up temelinden, tamamen. gain ground ilerlemek
16. iyileşmek
17. mesafe katetmek. get in on the ground floor (A.B.D.), (k.dili.) temelden katılmak, bir işe yeni başlandığında katılmak. give ground ricat etmek, çekilmek. hold one's ground, stand one's ground durumunu devam ettirmek, ayak diremek. into the ground gereğinden fazla, dayanılmayacak kadar. Iose ground gerilemek, fenalaşmak rağbetten düşmek. off the ground harekette. on good grounds iyi sebeplere dayanan. on one's home ground kendi bilgi alanında. on the grounds of sebebiyle, -e dayanarak. rising ground yokuş, bayır.
English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)
ground /ɡˈuːi/
1. temel üzerine kurmak, esaslı bir şekilde yapmak
2. esaslı şekilde öğretmek
3. resme zemin boyası vurmak
4. yere oturtmak, karaya oturtmak (gemi)
5. (elek.) toprağa bağlamak
6. temeli olmak
7. yere konmak
8. (hav.) pilotun uçmasma izin vermemek. ground arms silahı yere dayamak.
English—Turkish Dictionary (Anonymous)
ground
yer
zemin
toprak
alan
saha
zemin
temel
esas
(gemi) karaya oturmak
karaya oturtmak
(uçak/vb.) yerde kalmaya zorlamak
kalkışına olanak tanımamak
toprak hattı bağlamak