turklehceleri.org

fine

English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)

fine /fˈɛdəɹəlˌɪzəm/

1. para cezası
2. para cezasına çarptırmak. finable para ile cezalandırılabilir, para cezası verilebilir.

English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)

fine /fˈɛdəɹəl/

1. güzel, ince, zarif
2. (saf, katkısız, katışıksız, halis
3. hassas, ince ruhlu, duygulu
4. ala, mükemmel, üstün: berrak, açık
5. (k.dili.) güzel, hoş, iyi
6. toz haline getirmek
7. güzelleşmek. fine arts güzel sanatlar. finedraw (terz.) kumaşın iki kenarını görünmez surette birbirine dikmek
8. inceltmek (tel) finedrawn inceltilmiş (tel), bütün ayrıntılarıyla düşünülmüş. in fine feather (k.dili.) havasında. finegrained (bot.) ince damarlı (ağaç)
9. (foto.) ince tanecikli. fine-spoken kibar bir şekilde konuşan. finespun ince eğrilmis
10. aşırı derecede ince. fine-toothed comb ince dişli tarak. go over the matter with a fine-toothed comb meseleyi inceden inceye gözden geçirmek, ince eleyip sık dokumak. a fine distinction ince fark. afine lady hanımefendi. fine gold saf altın. My fine fellow ! Oğlum ! Yahu ! some fine day günün birinde. finely inceden inceye, güzel bir şekilde. fineness incelik, zarafet, güzellik
11. karışımdaki saf altın oranı.

English—Turkish Dictionary (FreeDict, 2017)

fine /fˈɛdeɪˌiːn/

1. (müz.) son.

English—Turkish Dictionary (Anonymous)

fine

para cezası
para cezasına çarptırmak
güzel
iyi
yakşı
kaliteli
çok ince
incecik
ince
küçük
kırıntılar halinde
(hava) güzel
açık
parlak
sağlıklı
rahat
keyfi yerinde
(iş) dikkatli
iyi
ustaca yapılan
(maden) saf
som
ince ince
çok iyi
iyi bir şekilde


Last searches: